47,
“Bilmek istiyorum,” dedim, kucağımdaki beyaz yığının içinde duran ellerimi birbirine kenetleyerek. Sımsıkı tuttum kendimi. Başımı kaldırdığımda, gözyaşlarım bir kez daha akmıştı. Tırabzanın önündeki silueti netleşirken, meraklı bakışlarını gördüm. “Eğer… düşmeseydi… onu ister miydin?”
Çenesi seğirdi yavaşça. Ardından güçlükle yutkunmuştu. “Bilmiyorum,” dedi, alçak bir sesle.
Gülümsedim. Bilmiyorum kelimesi nedense hayır kelimesine daha yakın geliyordu. “Anladım.”
“Sen?” diye sordu. “Sen ister miydin?”
“İstemezdim,” dedim, acımasızca. Yalan, boğazıma acı bir tat gibi oturdu. “Sen bir çocuğu hak etmediğin gibi, bir çocuk da senden çok daha iyi bir babayı hak ediyor.”