ceydazctn

Armut, diğer erkekler gibi değildi. Ona baktığında, onu duyduğunda, onun kokusu etrafını sardığında Elma’nın kalbi güm güm çarpıyordu. Armut, hiçbir erkeğin yapamadığını yapıyor, onun kalbini attırıyordu.
          	
          	Çok ciddi bir yemeğin ortasında Armut’un yüzü aklına düştüğünde kocaman kocaman sırıttı. Çilek alttan onu dörttüğünde Elma ona şaşkın şaşkın baktı.
          	
          	Çilek, Elma’ya kısık bir sesle “Baba sana bakıyor,” dedi. Domates (Baba) ona gerçekten de bakıyordu ve çok kızgın görünüyordu. Domates kıpkırmızıydı. 
          	
          	Elma başını çevirecekken bir adamla göz göze geldi. Mavi gözleri tanıyordu, o Armut’un ta kendisiydi.
          	
          	Elma yemeğini yemeye kaldığı yerden devam etti ama arada sırada Armut ile göz göze geldi.

ceydazctn

Armut, diğer erkekler gibi değildi. Ona baktığında, onu duyduğunda, onun kokusu etrafını sardığında Elma’nın kalbi güm güm çarpıyordu. Armut, hiçbir erkeğin yapamadığını yapıyor, onun kalbini attırıyordu.
          
          Çok ciddi bir yemeğin ortasında Armut’un yüzü aklına düştüğünde kocaman kocaman sırıttı. Çilek alttan onu dörttüğünde Elma ona şaşkın şaşkın baktı.
          
          Çilek, Elma’ya kısık bir sesle “Baba sana bakıyor,” dedi. Domates (Baba) ona gerçekten de bakıyordu ve çok kızgın görünüyordu. Domates kıpkırmızıydı. 
          
          Elma başını çevirecekken bir adamla göz göze geldi. Mavi gözleri tanıyordu, o Armut’un ta kendisiydi.
          
          Elma yemeğini yemeye kaldığı yerden devam etti ama arada sırada Armut ile göz göze geldi.

ceydazctn

Armut, Elma’ya onu ilk gördüğünde âşık olmadı. İkinci kez gördüğünde de olmadı. Hayır, üçüncü kez gördüğün de olmadı. Armut, büyürken düşmanı olarak bildiği o kıza ne zaman âşık olduğunu bilmiyordu. Bildiği tek şey aklının her zaman onunla dolu olduğuydu ve şimdi, kalbi de onunla dolup taşıyordu.
          
          :p

ceydazctn

wren ateş kızılı gözlerini yumdu. “ben yapmadım,” dedi kısık bir sesle. bunu son söyleyişiydi. sadakatinin son sınanışıydı. bitti. eğer bir daha onu ihanetle suçlarlarsa günah ondan giderdi. içindeki ateş yaratığı pençeleriyle zihin duvarını tırmalarken kaşlarını çattı.
          “tüm oklar seni gösteriyor kızım,” dedi. “ben inansam da kimse sana inanmayacak ve en yakın zamanda idamının tarihi kararlaştırılacak.”
          iyi, diye düşündü wren. kapalı gözünden bir damla yaş cildine değdiği an buhar püskürterek uçtu gitti.

ceydazctn

Elain gözlüklerinin ardından vampire bakarken en az bir vampir kadar cansız görünüyordu. "Bir anlaşma yapmıştık. Sözünün eri olduğunu sanıyordum."
          "Öyleyim," dedi ve sakince tekli koltuğa oturdu. En az vampir kadar antikaydı koltuk.
          Elain hafifçe güler gibi oldu ama dudakları hemen asıl haline döndü. "Öyle diyorsan öyledir demeyi çok isterdim ama sadece iki saat içerisinde ondan fazla insan…" Öfkeyle gözleri alev aldı. Burnundan soludu. "… Ondan fazla insan öldürüldü! Ölümlerin durması gerekiyordu!"
          "Elain çok üzgünüm," dedi ama vampirin ne sesinde ne de bedeninin bir köşesinde üzüntünün en ufak bir izi yoktu. "Ama sana söz veriyorum, bunu kim yaptıysa cezalandırılacak. Bizzat benim tarafımdan." Ve bu, vampirin keyfini yerine getirmişti. Öyle olmalıydı çünkü ağzı kulaklarına varana dek genişçe açılmış bir gülümseme halini almıştı. 
          Elain sivri azı dişlerini görebiliyordu. Ne hayvanca, diye düşündü. Yüzünü buruşturmaktan kendini alamadı.

ceydazctn

"Ben bir balığım," dedi ağzından baloncuklar çıkarak ufak turuncu deniz canlısı. "Unuttum gitti." 
          Siren gözlerini devirip iç geçirirken "Aptal balık," diye homurdandı.
          Arkasını dönüp kuyruğunu salladı. "Gel benimle Filo."
          Balık (Filo) "Nereye?" diye şaşkınca sordu.
          "Cehenneme," dedi siren sinirle.
          Balık (Filo) korkuyla "Karaya mı çıkacağız?" diye haykırdı.
          "Hııı…" dedi siren. "Karaya çıkacağız. Of, işte beni takip etsene!.."

ceydazctn

"Siktirip gidebilirsin," derken kollarımı göğsümde birleştirdim. "Umurumda değil. Nereyi istiyorsan oraya git. Yeter ki benden uzak dur."
          "Aşkım," deyip bana uzanmaya çalıştı ama aramızdaki mesafeyi koruyarak geriledim.
          "Bana aşkım da deme. Ben senin hiçbir şeyin değilim."
          "Yapma böyle," derken ağlayacak gibiydi.
          "Olur tamam," derken kollarımı açtım. "Yapmayayım böyle. Sende bir güzel tekrar aldat beni. Tekrar tekrar ihanet et bana. Yalanlar söyle. Tatlı olduğunu düşündüğün laflarla kandırmayı dene beni." Gülümsedim. Öyle keyifsizdim ki gülümsemem tam bir gülümseme bile değildi. Dudağımın sol köşesi hafifçe havalanır gibi olmuştu.
          "Nur…"
          "Yok Nur falan. Hadi, git. Hâlâ kendimi tutup nezaketimi koruyabiliyorken git."
          Bana başı eğik, kırgın bir bakışla baktı.
          "Ne duruyorsun?"
          "Bu kadar taş kalpli olduğunu bilmezdim."
          "Taş kalpli tarafımı gördüğünü mü sanıyorsun?" Burnumdan güldüm. "Bir daha karşıma çıkacak olursan o tarafımı gördüğünden emin olacağıma söz veriyorum."