❝Ne zaman elime bir kalem alsam sana seslenmek geliyor içimden. güzelliğini hatırlıyorum bir yaz günü, yine gemiler geçiyor uzaklardan. biz yosun kokulu rıhtımlarda el ele, şehirlerden istanbul, aylardan temmuz. ne zaman elime bir kalem alsam geçmişi seninle yeniden yaşıyoruz. ne zaman elime bir kitap alsam, hep seni okuyorum inanır mısın? istiyorum seni anlatmalı bütün romanlar, sevilen kadın hep sen olmalısın. ne zaman elime bir kibrit alsam, yine istanbul'u yakmak geçiyor aklımdan. bu sensiz sokakları, bu evleri, bu plajlari, bu denizleri. sensiz kaldığım bu şehri tüm yakasım geliyor. yine alev alev bir istanbul düşünüyorum ve çaresiz yaktığım bütün sigaraların dumanlarında seni görüyorum. ne zaman elime bir fırça alsam yüzünü çiziyorum kapılara, duvarlara. bir bir hatırlıyorum bütün hatlarını, gözlerini; dudaklarını saçlarını. baktığım her yere gölgen düşüyor. dokunduğum her şeyde senin sıcaklığın. sonra dağlar, denizler giriyor aramıza. gitgide büyüyor uzaklığın. ne zaman elime bir kadeh alsam delicesine sarhoş olmak istiyorum. içkiler seni hatırlatıyor yine, kırıyorum birbiri ardınca kadehleri. artık hiçbir şey kar etmez biliyorum. ne dost, ne içki, ne aşk, ne kadın. gözlerimde yıllardır eşsiz olan, değişmeyen bir sen varsın. ne zaman elime bir ayna alsam gözlerimden korkuyorum, bakışlarımdan. bu seni unutamayan benden korkuyorum. uçurum çizgiler, kara gölgeler. bir sonun belirtileri yüzümde yer yer. karşımdaki yüz sefil bir akşam, hep sana sesleniyorum duyuyor musun? ne zaman elime bir kağıt alsam.❞