chefretrokasem
sen bir salondasın
@chefretrokasem
0
Works
0
Reading Lists
36
Followers
sen bir salondasın
en büyük bağ sevgi ve o kişiden bir şey bulma bağıdır. aksi halde insanlar hafızanızda kaybolur gider.
nasıl bir ilişkinin içinde olursanız olun karşınızdakine güveniniz biterse bir an bile kalmayın
yorgun hissediyorum
bir ihtiyacın olduğu zaman bana yazabilirsin demiştin. senin gibi biriyle konuşmayalı uzun zaman oldu. seninle konuşurkenki bana benzemeyeli de öyle. yardıma ihtiyacım var mı bilmiyorum. sadece biriyle tarafsız ve anlamlı bir şeyler konuşabilmek istiyorum. bazen durup dururken içime kötü bir his çöküyordu. 'onun gibi birini bir daha asla bulamam' diye düşünüyordum. gerçekten de şimdiye dek senin gibi birini bulamadım. insanlar eşleriyle yaratılmış diyorlar ya, pek de doğru değil bence. senin eşini dünyanın hangi köşesinde bulabilirim? teksin bence. gerçekten eşsizsin. ben... ben artık kim olduğumu bilemiyorum böyle düşüncelere daldığımda. eskisi gibi hissetmiyorum kendimi. değiştim sanki, bambaşka biri oldum. ruhuma baktığımda o zamanlar gördüğüm beni göremiyorum. neyi nasıl yapacağını bilemeyen insanlarla dolu içim. bir yandan kendimi hiç tanımıyorum diğer yandan beni ben yapan bazı özelliklerimin oldukça farkındayım. insan olmanın gereği bu sanırım. kendinden emin olduğun kadar şüphe de etmek. nasılsın? ne yapıyorsun? nereye gidiyor senin yolun? ben benimkini bilmiyorum. bir dönem şiirlerden çok hoşlandım. ismine bakıp beğendiğim şiirleri okudum, bazısını ezberledim. kahverengi en sevdiğim renkti o zaman. seninle son konuştuğumuzda oynamaya yeni başladığım bir oyun vardı ya, oraa profilimi ve avatarımı tamamen kahverengi yapmıştım. çok uzatmak saçma sapan şeyler anlatmak istemiyorum. bu aralar aklımda fazlaca yer ediniyorsun. senin gibi birinin hayatımdan gelip geçmesi bir şanstı diyorum. şansımı kaybettim gözüyle bakmıyorum tabii, süresi dolmuştu çoktan. ama sanırım özlüyorum biraz.
seni unutsam ve bir gün unuttuğumu fark etsem çok kırılır kendime kızardım artık çok yaşlıyken hiçbir endişem kalmamışken eğer fiziken yanımda olmasaydın tüm hayatımızı baştan sona yaşatırdım zihnimde aklım yerinde olsa tabi ve hayatımı seninle geçirmiş olsam
-boşlukta hissediyorum seni boşluktan kurtarıyormuşum gibi hissetmiyor musun -daha çok seni de boşluğa çekiyormuş gibi hissediyorum
sıra başkasında, onun da ardından gecelerce ağlayacağım.
bir ümidim yok, bu sondu. artık hiçbir şeyin değişmesine imkan yok. lüzum da yok.
kaçırdığın için üzülmediğinin farkındayım ama eğer gerçekten isteseydin bir markete girer saatlerce etrafı dolaşırdık zeytinyağlı duru sabunu sıkılana kadar koklardık bazen çubuk kraker bazen de sana kurabiye yapabilmem için gerekli malzemeleri alır ananenin evine geçerdik akşamları sahilde denize en yakın kayalardan birinde oturur ay ışığının denize vuruşunu izlerdik bilek güreşi yapardık küçük adamın küçük adamlığını konuşurduk günün birinde pembe kokan kızın adı ayla bile olurdu belki sen hiçbirini istemedin
yaşadıklarımın güzellikleriyle bu kadar güzel şeyleri bir daha yaşayamam kaygısı arasında bir yerlerdeyim
herkes dans edip eğlenirken sen kaanla bir köşede oturmaktan sıkılırdın ve yanıma gelip dışarı çıkmak istediğini söylerdin. çok eğlendiğimden kısa bir süre tereddütte kalırdım ama en sonunda beni duyabilmen için kulağının dibinde "hadi çıkalım" diye bağırırdım. arkadaşlarımla eğlenmek yerine seni seçerdim, masadan hırkamı telefonumu alıp seninle dışarı çıkardım. öyle günün güzelliğinden, şarkının ne kadar yüksek sesli olduğunu konuşurken havuzun ilersindeki yatakları fark eder orada yan yana uzanırdık. bir elin başının altında, bana doğru döner öyle yatardın. diğer elin belimde olurdu. konuşacak bir şey bulamayıp sessizce birbirimize bakar kendimizi tutamayıp gülmeye başlardık. gökyüzüne bakıp sana geri dönerdim. aklımdan, kalbimden tek bir düşünce geçerdi; seni öpmek istiyorum. her şeyden çok istiyorum. kalbim heyecanla dolardı. senin de istediğini bilirdim, hissederdim. adını mırıldanırdım. dudağında ufak bir gülümsemeyle "hmm" derdin. "seni öpebilir miyim?" gülümsemen büyürdü, dudaklarını yalardın. elimi çeneme yerleştirir yattığım yerde hafifçe doğrulurdum. istemsizce dudağımı ısırıyor olurdum. "öpebilirsin." saniyeler sonra yanında değil üstünde uzanıyor olurdum, dudaklarımız ayrıldığında ve başımı hızla çarpan göğsüne koyduğumda dünyanın en heyecanlı ve mutlu insanı ben olurdum.
işte sırf bu yüzden
zaman o kadar hızlı geçiyor ki farkına varamadan şu an yapma imkanım olan şeyleri sürekli "bir fırsat yakalasam" diye diye ertelediğim için pişman olmaktan korkuyorum.
ya da gerçekten içinden gelmeyen ve yapmanın doğru olmadığı şeyi yapmamak için direniyorsundur
Son bir gece daha, ay ışıklı bir gece, dükkânın kapısına gitti. Hıdrellez akşamının hatırası o kadar yüreğini sızlattı ki arkasını kapıya dayadı, durdu. Dükkânın üstündeki odadan Rabia'nın kalın sesini işitti: —Ben sana varmam, Bilâl oğlan. Ben sana varmam. Yedi yıl karşımda da dursan, Gene sana yalvarmam.
Both you and this user will be prevented from:
Note:
You will still be able to view each other's stories.
Select Reason:
Duration: 2 days
Reason: