Unutulduk.. Oysa zamanında ne de güzel anlaştığımız insanlar tarafından eğlenip, beraber vakit geçirmek için zamanlar yaratıyorduk. Herkese gitmez gözüyle bakıyorduk bir de. En büyük yalan aslına bakarsan. Herkes gider, çünkü gitmek zorundadır. Her iyi şeyin elbet bir kötü sonu yazılıdır. Çocuk kalsaydım, keşke.. Ama büyüyorum işte, bazı şeyleri görüyor ve hissediyorum. Özlüyor muyum? Oldukça. Hepsini geri de bıraktım mı? Deniyorum ama bazı şeyler var ki bırakılmıyor, sadece deniyorsun ve deniyorsun. Kalp kırıklıkları, cesaretsizce söylenmiş ve arkasını düşünmeden edilmiş sözler, verilen sözlerin bazılarının yarım yamalak ve en önemlisi de sevginin harcandığını hissediyorsun. Özellikle laf anlatmak aslında en yorucusu, çünkü kimse hatasını kabul etmiyor ve etmiyoruz. Hayatın yorucu bir yanı daha. Belki kabul etsek, belki de hatayı kabul etmeye çalışsak daha iyi olurdu ama işte insanız her zaman kendimizi doğru sandığımız ve sanacağız da aslında. Ne kadar garip aslında şu dünya. Senin kadar değer veren birini asla bulamamak ve hissedememek. Çağımızın sorunu da bir bakıma. Bir de susmak tabii. En güzel yaptığımız şeylerden biri, susmak. Hiçbir iletişim kurmadan insanı salak yerine koyup gitmek. Sonrasında da binbir türlü bahanelerin arkasına sığınıp kendine bahane üretmek. Oysaki hayatının en büyük hatasıydı, buna oldukça eminim. Çünkü bir daha bulamayacak olanı kaybetti, hem de bir hiç uğruna. Ve şu an fark ettim ki ben eskiye dönmek değil, onun yerine bu yenisiyle daha güzel hayatta kalmaya çalışmak istiyormuşum. Eskiyi tekrarlamak saçma aslında, hayatına bakmalısın ve bakacaksın da. Çünkü bazı zorunluluklar vardır, olması gereken ve senin elinde değildir. Bazı şeylere de olması gerekiyordu ve oldu gözüyle bakılmalıdır. Fazla düşünme bazı şeyleri, herkes de her şeyi yapabilir. Ama şunu da unutma, seven bahane üretmiyor. Sevgi her şeyi yener mi ya da çözer mi bilmem ama seven hallediyor bir şekilde. “Sevmek mübalağa sanatıdır, abartın.”