'Ben neden böyleyim?'diye oturup saatleridir perdeleri çekilmiş, kapısı kilitli odamda çok büyük bir cinayet işlemişim gibi kendimi sorguya çekiyorum. Arkadaşlarım mı?.. Evet onlar yanımdalar, belki de onlar sayesinde birkaç haftadır kendime zarar vermeyi düşünmüyorum. Ama hatırlatıyor bana... Yüzünü her Allah' ın günü görüyorum. Onunla aynı ortamdaki oksijeni soluyorum. Karşılaşmasak bile aynı çatı altında olduğumuzu anımsıyorum ve inanın bu kalbimi öyle bir sıkıştırıyor ki nefes alamıyorum. Beni boğuyor... Onu hissediyor olmam, onu görüyor olmam. Bazen diyorum ki git konuş, yanlış bildiği her şeyi düzelt. Ama olmuyor ki... Yüzüme bile bakmıyor –yüzüne bakmaması gereken kişi ben olmam gerekirken– ve beni duymuyor –iki dudağının arasından çıkan birkaç saçma, standart kelimeyi bile duymazlıktan gelmesi geren kişi ben olmalıyken–
Bazılarını çok iyi anlıyorum.
Beni kullandı... Ben farkında değilken.
Çok eğlendi, çok rahat yaşadı... Ben her gece ağlarken, kendime zarar verirken ve kimse yokken yanımda...
Sabahlara kadar oturup da nasıl yaşarım diye içimdeki beni darlarken...
Farkına varamadım kendimi yavaş yavaş, biraz biraz kapatmışım zihnimin en karanlık odalarına.
Evet seni sevdim, herkes gibi ben de küçük bir umut ışığı doğurdum kendime.
Özür dilerim... Niyetim seni bu kadar sinirlendirmek değildi. Yada bu kadar kin dolu ve kötü birine dönüşmen değildi...
Sana zamanında ne dediler nasıl anlattılar bilmiyorum ama eğer haberin olmasaydı ben seni çok güzel sevecektim. Seni öyle güzel sevecektim ki...
Ama yine de istiyorum. Aramızdakiler unutulsun yada sadece aramızın iyi olduğunu da değil, en azından kötü olmadığını bileyim. Ama olmuyor ki izin vermedin. Hala daha vermiyorsun...
Ah... Özür dilerim... Seni sevmiştim... Bir zamanlar...