Ben sınırlarını bilmeyen, tanımayan bir insanım. Başıma defalarca kakılmış onlarca huyum var ama insanoğlu bir kere kapıldı mı kolay kolay çürütemez alışkanlıklarını. Hani derler ya; "Kişi, başkalarını sorgulamaktan alıkoyamaz kendini." diye. Hiç de boş olmayan bir zamanda oturdum ve cümleye yoğunlaştırdım kendimi. Zaten nerede nasıl davranmam gerektiğini, ne yapacağımı pek kestiremem genelde. Zamansız iş yaparım yani. Tüm düşüncelerimi kulak ardı edip cümleyi zihnime hapsettim ve kelimeleri, harfleri sorguladım. Bir insan neden hep karşındakini sorgular? Neden kendini sorgulamak istemez? Korkaklık mı bu, yoksa her şey üşengeçlikten mi ibaret? Öyle çok isterim ki biri gelip aydınlatsın karanlık zihnimi. Gençlik özgüveninin verdiği heyecan rüzgarına kapıldım hortum başlangıcından habersiz. Düşüp kalkmaktan bağımsızdı yaşadıklarım. Aynı olayı -uyarılmama rağmen- defalarca yaptım. Ki yanlış olduğunun bizzat farkındaydım lakin istemiyordum doğrusunu. Yanlış beni müthiş cazibesiyle fethetmiş, zihnimi çelimsiz düşüncelerle bütünleştirmişti. Zararın neresinden dönersen kardır demişler. Döndüm. Ben ki kuyunun dibini görmeden aşağı atlarken ardımdan uzatılan güçlü ellerden birini tuttum.