cwirzte

"Ya Mümtaz."
          	"Hı?"
          	Başı bana döndü. Gözleri yüzümde geziniyorken ben de ona bakmıştım. Elimi tutan eli sıkılaşmıştı.
          	"Her arkamı dönüp gitmeye kalktığımda beni bırakmadığın için teşekkür ederim."
          	Omuz silktim.
          	"Rica ederim."
          	Güldü.
          	Ben gülmedim. Başım öne eğildi. Ayaklarıma baktım. 
          	Bu konuda kırıktım. Kesiktim. Ama sadece kendimi düşünerek bir yere varılmayacağının da farkındaydım. Bir sorun olduğunda bana gelmeliydi. Sorunlarının çözümü beni bırakmak olmamalıydı. Belki de bütün sorunlarını kendisinin hallediyor olmasının verdiği garip bir yük vardı onda.
          	"Mümtaz ya, dalga geçme benimle. Şurada iki minnet duygusu yaşatmıyorsun insana." 
          	Derin bir iç çektim lâkin bu bıkmışlığın getirdiği bir iç çekiş değildi. Onunla sabah akşam iç sıkıcı konuşmalar yapabilirdim. Benim için sorun olmayan şeyler onun canını sıkmamalıydı. 
          	"Canım, ben, bana minnet duygusu yaşa istemiyorum ki. Minnet duyacaksan insan olduğun için minnet duy. Ha illa ki senin için minnet duyacağım diyorsan beni sevdiğin için duy, seninle tanışabiliyor olmamıza, birbirimize denk düşebildiğimize, gülebildiğimize ve ağladığımıza, güçlü olmamıza, güçsüz olmamıza minnet duy. Senin yanında olduğum için bana minnet duyma."
          	
          	
          	- Armonde 

cwirzte

"Ya Mümtaz."
          "Hı?"
          Başı bana döndü. Gözleri yüzümde geziniyorken ben de ona bakmıştım. Elimi tutan eli sıkılaşmıştı.
          "Her arkamı dönüp gitmeye kalktığımda beni bırakmadığın için teşekkür ederim."
          Omuz silktim.
          "Rica ederim."
          Güldü.
          Ben gülmedim. Başım öne eğildi. Ayaklarıma baktım. 
          Bu konuda kırıktım. Kesiktim. Ama sadece kendimi düşünerek bir yere varılmayacağının da farkındaydım. Bir sorun olduğunda bana gelmeliydi. Sorunlarının çözümü beni bırakmak olmamalıydı. Belki de bütün sorunlarını kendisinin hallediyor olmasının verdiği garip bir yük vardı onda.
          "Mümtaz ya, dalga geçme benimle. Şurada iki minnet duygusu yaşatmıyorsun insana." 
          Derin bir iç çektim lâkin bu bıkmışlığın getirdiği bir iç çekiş değildi. Onunla sabah akşam iç sıkıcı konuşmalar yapabilirdim. Benim için sorun olmayan şeyler onun canını sıkmamalıydı. 
          "Canım, ben, bana minnet duygusu yaşa istemiyorum ki. Minnet duyacaksan insan olduğun için minnet duy. Ha illa ki senin için minnet duyacağım diyorsan beni sevdiğin için duy, seninle tanışabiliyor olmamıza, birbirimize denk düşebildiğimize, gülebildiğimize ve ağladığımıza, güçlü olmamıza, güçsüz olmamıza minnet duy. Senin yanında olduğum için bana minnet duyma."
          
          
          - Armonde 

cwirzte

leyla'nın tek nefeslik canı vardı ama görseydiniz o çocuksu telaşını hayran kalırdınız. yolda gördüğü herkese selam verir koştur koştur mahallede dolaşırdı. elinde küçük bir valizi vardı hep, kırmızı bi valiz. içinde ne olduğunu kimseler bilmezdi. leyla yaşça büyüktü mahalledeki çoğu kişiden ama görseniz inanmazdınız öyle genç bir ruhu vardı. konuştuklarından kimse bir şey anlamazdı ama herkes gülerek dinlerdi onu. o da gülerdi hep ama bak dikkatini çekerim, hep gülerdi. biz de bilirdik bile isteye gülmediğini. leyla ağlarken bile gülerdi. ismet abinin cenazesinde bile gülerdi leyla. patavatsızca gülerdi, gülerken gözlerini silerdi. kimse bir şey demezdi ona. geçen yine kırmızı valiziyle mahallede herkese selam vererek koştur koştur bir yerlere gidiyormuş. ben görmedim hiç. arabaların ortasına atlamış leyla. kamera kayıtlarını izletti sami abi dün hepsini izleyemedim yüreğim kaldırmadı. leyla arabalara el sallayarak koşarken görmemiş bir tanesini. leyla'nın gülüşü yarım kalmış diyorlar. meral abla yıkarken ellerimi sıktı yeminle sırıtıyordu dedi. valizini de açmışlar içinden sürülerce fotoğraf çıkmış. meğer leyla'nın o kırmızı valizi çocuk fotoğraflarıyla doluymuş. ama görseniz şaşıp kalırsınız. tek bir çocuk bile gülmüyor, dudağının kenarıyla bile gülmüyorlar. leyla'nın tek nefeslik canı vardı. meral abla diyor ki, canı bedeninden can çekişe çekişe çıkmış. leyla gülüşüyle öylece yığılıp kalmış. leyla gülüşüyle gitmiş.

cwirzte

bir yaz günü, oliver’ın mektubundan dokuz yıl sonra, amerika’dayken bizim evden bir telefon geldi. “hayatta tahmin edemezsin, iki gündür bizde kim kalıyor. senin eski yatak odanda. ve şimdi tam karşımda duruyor.” tahmin etmiştim tabii, ama tahmin edememiş gibi davrandım. “tahmin ettiğini söylemek istememen çok şey söylüyor,” dedi babam ve zor zaptettiği gülüşünün ardından bana hoşçakal dedi. annemle babam arasında, telefonun kime verileceği konusunda bir tartışma geçti. sonunda onun sesi geldi. “elio,” dedi. annemle babamın konuştuğunu ve geri planda çocuk seslerini duyuyordum. kimse adımı öyle söyleyemezdi. “elio,” diye tekrarladım, telefondakinin ben olduğumu söylemek, fakat aynı zamanda da, eski oyunumuzun kıvılcımını çakmak ve hiçbir şeyi unutmadığımı göstermek için. “ben oliver,” dedi. o unutmuştu.

cwirzte

bir gün gelir de unuturmuş insan, 
          en sevdiği hatıraları bile. 
          bari sen her gece yorgun sesiyle
          saat on ikiyi vurduğu zaman
          beni unutma. 
          

cwirzte

çünkü ben seni unutamadım, sana olan özlemim bir kan misali oluk oluk akıyor bedenimden. kanımın nerden aktığını bilmiyorum. bilemiyorum. canım acıyor, çok acıyor ancak yaramı bulmaktan acizim. dizlerim titriyor. ne yanımda eskisi gibi yaralarımı iyileştirecek bir sen, ne de yanı başıma koyduğun yara bantları var etrafımda. bir hiçim.
Reply

cwirzte

büyük acılara tutuştuğum gün,
            çok uzaklarda da olsan yine gel.
            bu ölürcesine sevdiğine gel. 
            ne olur tanrı'ya kavuştuğum gün,
            beni unutma. 
Reply

cwirzte

hâlâ duruyorsa yeşil elbisen, 
            onu bir gün benim için giy. 
            saksıdaki pembe karanfilde çiğ
            ve bahçende yorgun bir kuş görürsen
            beni unutma. 
Reply

cwirzte

uzayan kısalan saçlardan,
          sana ait olmayan anlardan,
          gitmediğin yollardan yorulmadın mı?

cwirzte

ev buz.
            anlamaktan yoruldum.
            sarılmaktan.
            sen, o evde sarılmaktan korkanların
            en uzağında dur, olur mu?
            öyle birine aşık ol ki, her şeyi unut.
            dans etmeyi hatırla.
            birini pencere kenarına çiçek koyacak kadar sev.
Reply

cwirzte

ellerini takip ediyorum, hâlâ.
            elin ısısıyla kalbin ısısı birbirine ne yakınmış.
            kalp sıkışıyor, el buz.
            yüzümü yağmura uzatsam geçecek diyorum. geçmiyor.
Reply

cwirzte

hayat, o evde yerin yok diyor.
            yerini bil.
            evdeki ve sokaktaki tüm savaşları
            kaybettiğim yerdeyim.
            hâlâ güzel olduğunu bilmeden,
            güzel duranı seviyorum.
Reply