dagsRM

Yine herkes ilerliyor da ben uyuyakalmışım gibi hissediyorum. Herkes ne ara ayrıldı hiçbir fikrim yok. Ya da var mı? Acaba ben mi kovdum herkesi? Her şeyin kendi suçum olduğunu kabul etmek bu anlama da geliyor mu? Uyuyakalmak, yarı ölü olmak benim kararım değildi. Herkesin gitmesini ise hiç istemedim. Sadece her şey düzelsin istedim. Ne yapmak gerektiğini nereden biliyoruz? Hangi yöne ilerliyoruz? Hiçbir kural veya açıklama yokken herkes nasıl doğru yolda olabilir? Ya da yine bir şeyleri mi kaçırdım? Unuttum? Sürekli ilerlediğimi sanarken ilerleyen bulutlar mıydı? Ben hep olduğum yerde miydim? Hiçbir şeyi unutmak istememem geçmişin bana takılmasını istediğim anlama gelmiyor. Eğer o hep peşimde olursa nasıl ilerleyebilirim ki? Biliyorum, hiçbir şeyden vazgeçmemek benim kararımdı ama bu ilerleyemeyeceğim anlamına gelmemeli. En güzel şeyler hep hiçbir inanç kalmamışken gelmez mi insanların başına? Öyle olduğunu biliyorum, görüyorum. O yüzden kandırılmayı hak etmiyorum. Ve bekliyorum ama sadece değil. Bilmesem de hissediyorum, gelecek şeyi. Sürekli geçmişle karıştığı için mi engelliyorum? Belki de gelecek hiçbir zaman gelmeyecektir. Her an sadece geçmişin yansımasıdır. 

dagsRM

Yine herkes ilerliyor da ben uyuyakalmışım gibi hissediyorum. Herkes ne ara ayrıldı hiçbir fikrim yok. Ya da var mı? Acaba ben mi kovdum herkesi? Her şeyin kendi suçum olduğunu kabul etmek bu anlama da geliyor mu? Uyuyakalmak, yarı ölü olmak benim kararım değildi. Herkesin gitmesini ise hiç istemedim. Sadece her şey düzelsin istedim. Ne yapmak gerektiğini nereden biliyoruz? Hangi yöne ilerliyoruz? Hiçbir kural veya açıklama yokken herkes nasıl doğru yolda olabilir? Ya da yine bir şeyleri mi kaçırdım? Unuttum? Sürekli ilerlediğimi sanarken ilerleyen bulutlar mıydı? Ben hep olduğum yerde miydim? Hiçbir şeyi unutmak istememem geçmişin bana takılmasını istediğim anlama gelmiyor. Eğer o hep peşimde olursa nasıl ilerleyebilirim ki? Biliyorum, hiçbir şeyden vazgeçmemek benim kararımdı ama bu ilerleyemeyeceğim anlamına gelmemeli. En güzel şeyler hep hiçbir inanç kalmamışken gelmez mi insanların başına? Öyle olduğunu biliyorum, görüyorum. O yüzden kandırılmayı hak etmiyorum. Ve bekliyorum ama sadece değil. Bilmesem de hissediyorum, gelecek şeyi. Sürekli geçmişle karıştığı için mi engelliyorum? Belki de gelecek hiçbir zaman gelmeyecektir. Her an sadece geçmişin yansımasıdır. 

dagsRM

Biraz ölüyüm ben, çok değil. Kalbim tamamen durmuş da atılan tekmeler ile atmaya zorlanıyor gibi, tamamen ölmeme bile izin verilmemiş gibi... Aslında zihnim biraz buğulu, o izni istedim mi onu bile hatırlamıyorum. Keşke zihnim biraz daha buğulansa, biraz daha, biraz daha... Bir süre hiçliğe karışsam. Biri bütün sislerimi dağıtmaya gönüllü olana kadar yüz yıllık bir hiçliğe karışsam. Oysa ben sislerime bile kapanamıyorum. Bir lanet var üzerimde, araf. Ne sislerim dağılıyor, ne de hiçliğe karışacak kadar sisim oluyor. Sadece boğuluyorum, o artmayan azalmayan sisler de arafın hediyesi olduklarını söyleyerek boğuyor beni.
          Biraz boğuluyorum, biraz ölüyorum, nefesim sadece biraz kesiliyor, kalbim sadece biraz durmuş ama tamamen yere yığılmışım. Pek çok kişi ile aynı yerdeyim ama anlayamıyorlar, bu dumanlar nereden geliyor? Anlasalar da yardım edip edemeyeceklerini anlayamazlar. Yardım edeceklerini anlasalar da yardım edemezler. Çünkü bu arafın bir iş birlikçisi var. Yardıma gelenleri engelliyor, çığlıkları o kadar güçlü ki o pek çok insan kaçıyor. Yine önümde bir yüz yıl daha var. Peki ben bu arafın bitmesini beklerken sen ne yapıyorsun? Üzgünüm, çığlıklardan dolayı pek konuşamadık. Bütün hata senin ama ben üzgünüm. Çünkü bütün hata benimmiş. Herkes öyle söylerken bütün hatanın benim olduğunu bilmekten başka şansım yok. Zihnim buğulu diyorum, sisler azaldıkça ekleyen sen misin yoksa bir başkası mı göremiyorum. Ya da ben her şeyi baştan mı kaçırdım... Sen mi bir başkasısın da sisleri o mu dağıtıyor. Üzgünüm, hepsi benim hatam. Kelimeler ve cümleler yine birbirine girmiş, oysa zihnim sadece biraz buğulu. Tamamen değil. 

dagsRM

Korkuyorum. Bir gün seni çığlık çığlığa çağırırken geleceksin diye ölesiye korkuyorum. Ama sensizlik öyle bir şey ki... Sanırım üstüne gidebildiğim tek korkumsun.
          
          Bağırıyorum, bağırıyorum, bağırıyorum, sadece sana. Bu öyle bir bağırmak ki yanı başımda duran insanlar duymazken senin kulakların çınlıyor. Kulağını kapatsan da gözlerini kanatsan da oradayım. Silemezsin beni. Ben seni silemiyorum. Sen de beni silemezsin. 
          
          Beni düşünüyorsun, eğer gelirsen bana olacakları düşünüyorsun. Hayatımın tepetaklak gideceğini biliyorsun ve senin kulakların çınlamaktan sağır olduğu halde gelmiyorsun. İyiliğimi istiyorsun. Oysa bilmiyor musun benim hayatım zaten tepetaklak. Düzeltmek isteyen yok. Sadece sen ol istiyorum acısıyla, acısıyla... Tatlı bir yan yok. Ama kabul etmiyorsun. Varlığındaki acıyı yokluğundaki mutluluğa tercih ettiğimi kabul etmiyorsun.
          Neyse, ben kabul ettim; her şeyi bildiğin halde yanlış olanı tercih etmeni. Beni tanıdığın halde bu yapay mutluluğa hapsettin.
          
          Gidiyorum, gideceğim, gitmek üzereyim. Seni de alıp mutlu olduğum bir yere gideceğim. Artık gelsen de gelmesen de senin getireceğin acıdaki mutluluk beni tatmin etmez. Başardın. Artık daha ilerisi yok derken biraz daha karanlığa battım. Ama atladığın bir yer var. Seninle de bu karanlıkta gözümü kapattığım vakit tanıştım. Sen beni dibe batırdın, batırdın... Sonra gözümü açtın. Karanlıkta daha bir kayboldum. Geri dönüşü aradım. 
          
          Ve
          
          Çözümü buldum. Zihnimdeki seni de alıp gözümü geri kapatacağım. O zaman hem senin getirdiğin acıdaki mutluluk hem de saf mutluluk benimle olacak. Bu sefer gözümü açmak yok. Sadece ben ve benliğim. 

dagsRM

Üzülüyorum, kitap okumayı sayfa çevirmek sananlara... Üzülüyorum, yazı yazmayı yaratıcı bir konu bulmak sananlara. Çok üzülüyorum, ruhu ile değil aklı ile yazanlara.  
          
          Kitap okunmaz, yaşanır. Sayfa çevrilmez, hissedilir. Yazmak ise hikaye oluşturmak değil, kendine yeni bir dünya kurmaktır. Belki sayfalar boyunca düşüncelerin bir yerde can bulacak. Böyle bir düşünceye erinemezsin! Zihninden daha düşünce geçmeden parmakların onu yazıya çevirmeli... 
          Yazarken elin yorulduğu için değil düşüncelerine yetişemediğin için bırakmalısın. 
          
          Gerçek bir yazının yazılmamak için tek sebebi, yazarın kendi zihnine yetişememesi, olmalıdır. 

dagsRM

Biraz sen lazım bana, ama şu hayalimde süslenmiş olan sen. Gerçekten uzak, tamamıyla benim düşüncelerimden oluşmuş kusursuz bir sen lazım. Zihnime her bir zerresi işlenmiş  ama gerçek olmadığı için kalbimin kabul etmediği bir senden bahsediyorum. 
          
          Uzaklaşmam lazım, senden. Şu gerçekte bana acı veren, kalbimde yer alan ama zihnimden kovulan senden. İşte ondan olabildiğince uzağa kaçmam lazım. Ama kalbimi nasıl uzaklaştırayım bedenimden? 

dagsRM

Diyorum ki: Herkesden bihaber bir evde; biraz sen, biraz ben, birkaç mutluluk saçan gülüş, belki ayağımıza dolanan bir kedi, duygularını gagasına gömmüş bir kuş, ilgi için havlayan bir köpek, başladığını fark etmediğimiz yağmurun sesi ve dudaklarımızın görevini üstlenmiş durmadan konuşan ayrılmayacak gözlerimiz...
                                       Ne fevkalbeşer bir düştür bu?