Hiçbir şey yazmamıştım buraya gittiğinle ilgili... Dahlia’m, güzel çiçeğim, en yakınımda olmasına rağmen en uzağımda olan naçizane kişilik. Neden çatlıyor ağladığında göz yaşlarının ilerlediği yol? Anlıyorum, sonsuza kadar gideceksin.. ya o zaman ben de gelirsem seninle? Hoş, burada pek tutunacağım bir şey de kalmadı. En azından seninle gerçekten gerçek bir şekilde görüşebilir, hissedebiliriz birbirimizi. Lütfen.. lütfen bu gece yamacımda dur ve hâlen inatla kabaran o saçlarımı okşa, olur mu? Biliyorsun bu evin nasıl bir yer olduğunu. Ben burada ancak senin hayalî bedeninle tutunabilirim, pekâlâ bunu da biliyorsun güzelim. Ha bir de, pek hoşlanmıyorsun ama onu, onun güzelliğini, nasıl sevdiğini ve nasıl sevdiğimi konuşalım bu gece. Ona kendini anlatmak istediğimde taze açmış gelincik gibi kıpkırmızı oluyorum. O kadar aşığım ki en karamsar şarkıda dahî bir yerden güzel bir şey geliyor kulağıma onu düşününce. Sonra uf, çok sanatsal sevesim geliyor yine agalı magalı hacılı falan konuşuyorum içimdeki tüm romantikliği siliyorum resmen. Bir de şey var Dahlia, o da dünyada en sevdiğim bir diğer çiçek ve ben istemeden bir şey söyleyip onu incitmekten o kadar korkuyorum ki.. bilemiyorum çok narin geliyor gözüme, yüreğime. Bu güçsüzlük anlamında değil, melekler gibi! Dur, sanırım yine aşkımdan Leyla oldum. Dediğim gibi, gece görüşürüz çiçeğim. Yaraları sarmaya, konuşmaya ve belki de bir gün sonsuzluğa kanatlanmaya...
-Kelebek