Meğer ne çokmuşsun bende…
içimdeki onca kalabalığa rağmen yalnızım…Meğer
ne çokmuşsun bende.
Sen gittiğini sandın değil mi?Ben de öyle
sanmıştım…
Ama hayır…Her şeyinle kalmışsın, giden sadece
bedenin olmuş.Ruhun bende kalmış, gözlerin
bende…
Hasretin bende kalmış, özlemin bende…Sen bende
kalmışsın, ben yalnızlığın içinde…
Gözlerinin karasında şimdi gecelerim…Susuşlarının
sessizliğinde hayallerim…Sessiz çığlıklar
biriktiriyor yüreğim…Yağmura inat akıyor
gözyaşlarım…Engel olamıyorum, engel olmak
istemiyorum.Yüreğimdeki bulutların resmidir
onlar.Onlar katıksız bir sevdanın isimsiz
şahitleridir.Dokunamam ki onlara…Onlar, bana
senden tek hatıra.
Yağmur yağıyor bugün yine.Yüreğimin en kuytu
köşelerine vuruyor damlaları…Sen de böyle bir
günde gitmiştin…Yine yağmur yağıyordu, yağmura
karışıyordu gözyaşlarım.Sen anlamıyordun
sevgili…Yüreğimden akanları yağmur
sanıyordun.Bir sevda daha yağmura karışıyordu
ve damla damla eriyordu aşk…Gözlerimizin
önünde bir bitiş sahneleniyordu ve son perdeyi
oynuyorduk ikimiz.Peki ama neden bu kadar
zordu “Hoşçakal” demek?Zordu ; çünkü senden
sonra “Hoşça” kalmak mümkün müydü sevgili,
mümkün müydü?..
Sen yüreğimde, yüreğim avuçlarımda
şimdi.Yaşanmamış zamanlar, can çekişen umutlar
kaldı bu sevdadan geriye…
Şimdi gitmelerin ve bitmelerin mevsimi…Yüreğimi
alıp gidiyorum ben de.Yalnızlığımı da yoldaş
yapıyorum kendime…Nereye mi?Yağmurların hiç
durmadan yağdığı en uzak sahillere…Belki , belki
oralarda, bu sevdanın şahitleri, yağmura anlatırlar
sevdamı, benim sana anlatamadıklarımı…