demirdenhayatlar

elifamakozalak

Vicdan, insanın içindeki tanrıdır.
          Pablo Picasso’nun son dönem eserleri için; “onlar resim değildi, boyayla küfrediyordu.” der John Berger… Usta ressam Picasso’nun sihirli fırçaları ile ettiği o “sanatsal küfürleri” öyle anlaşılıyor ki Kefernahum filminin yönetmeni Nadin Labaki bu sefer “kamerasıyla” savurmuş ve hakkını teslim gerekir ki ortaya nefis bir “sanatsal küfür” daha çıkmış!
          Daha çocuk denecek yaşlarda olmasına rağmen içerisine düştüğü karanlık hayatın tüm ağırlığını ve acımasızlığını o incecik, çelimsiz omuzlarına yüklemek zorunda kalan ve bunun için de anne ve babasından haklı olarak şikayetçi olup onlardan davacı olan “küçük dev adam” Zain’in yürekleri dağlayan bu hikayesini izleme şansınız oldu mu hiç? Film boyunca Zain’in çevresindeki pek çok insanın tahammül edilemez bir kötülük abidesine dönüştüğü, her sahnesi, her diyaloğu ile bizleri insanlığımızdan, aldığımız nefesten utandıran bu dramatik hikayeye tanık olmayı, katlanılması son derece külfetli olan bu çileli yolculuğa yelken açmayı denediniz mi hiç? Aranızda buna cesaret edebilen oldu mu?
          
          Özetle söylemek gerekirse bu zorlu yaşam mücadelesini ve bu uğurda çekilen sonsuz acıları beyaz perdeye taşıyan Kefernahum filmi, Lübnanlı yetenekli yönetmen Nadin Labaki’nin elinde bir kuyumcu titizliğiyle ilmek ilmek örülen dev bir yapıma dönüşmüş.. ”Vicdan, insanın içindeki tanrıdır” der V.Hugo..İnsanların, içindeki tanrıları birer birer katledip bağımsızlıklarını kazandıkları bu vahşi dönemde izlenmesi biraz manidar olabilir ama izleyin derim...

demirdenhayatlar

Çocuk karanlık gecenin koynuna atmıştı kendini başka kimin kollarının arasına girip sığınabilirdi ki zaten,arnavut kaldırımlarlarla döşenmiş bir sokakta düzenli sıra ve aralıklarla yerleştirilmiş sokak lambalarının cızırtılı seslerini duyabiliyordu oysa kulaklığı takılı değil miydi? Duymaması lazımdı. Takılıydı, kulak deliğinde varlığını hissedebiliyordu; hatta bir ara şarkı sözlerinin devam ettiğini de duymuştu ama listesindeki şarkılarında sonuna gelmişti demek ki.sahiden kaç sokaktan geçmişti bu gece,kaç dışarıdan ışığı yanan ama içeride ışıkları sönmüş insanların yaşam sürdürdüğü evin önünden geçmişti,kaç yaşanmışlık ile yazılan şarkının kelimeleri üzerinde düşünmeden dinlemişti şarkıları bu gece?Pek de umurunda değildi şarkı sözleri ya da şu an sözlerin bestelerle birleşimini dinlemek, sadece yürüyordu.Kendinden kaçıyordu, dışarıya aktaramadığı düşüncelerinden kaçıyordu bu gece...
          
          Çocuk çok yalnızdı,mutsuzdu,kendini anlatmaya çabaladığında anlaşılmıyordu abarttığını,deli olduğunu ya da nazlandığını varsayıp çocuğun ne kadar haklı olduğunu bildikleri hâlde kendilerine yapıldığı gibi susturulmayı,susmayı öğretmeye çalışıyorlardı.Çocuk da bunun farkındaydı ama elinden bir şey gelmiyordu.Aslında bir yerlerde kendisini anlayanlar ,ona hak verenler vardı, hissediyordu ama çok uzaktalardı.
          
          Bir sokağın daha sonuna gelmişti.Bu ara sık sık evdekiler yattıktan sonra anahtarını alıp geceleri çıkardı çünkü gündüzleri dolaşmayı tercih etmiyordu; insanları görmek istemiyordu.Hayır ,hayır bu nedeni kesinlikle insanlardan nefret ettiğinden dolayı değildi:İnsanların gözlerindeki yaşanmışlıkları görüp tahlil etmek ve onları anlamak onun canını yakıyordu.Bir mezarlığın önündeydi.Nedense onca sokak geçmişti fark etmemişti ama mezarlığın önüne gelince duraksadı,mezarlığın kapsından içeri girmedi ama mezarlık ve karşı kaldırımın olduğu aradaki boş yolu geçerek kaldırıma oturdu.

demirdenhayatlar

Kendi semtlerinde toplu bir mezarlık bölgesi yoktu bunu biliyordu,acaba nereye gelmişti diye düşündü ama sorgulamayı bıraktı umurunda değildi.Cebinden bir sigara çıkardı ama ucunu ateşe vermedi zaten sigara kullanmayı sevmezdi babasının paketinden araklamıştı sadece ağzında durmasını istedi ve beyaz filtreyi ağzına yerleştirdi.Karşıda bir mezar taşına gözleri takıldı.Ölümü düşündü bazıları için bir son bazıları için bir kurtuluş ve bazıları için bir başlangıç olan ölümü... Bazıları için ne kadar kolaydı ölmek, bazıları için ne kadar zordu. Ölmekten korkan da vardı ölmeyi dileyen de.O sırada önünden geçecek olan bir kızla gözleri buluştu evine dönüyordur kız diye düşündü, gözlerini üzerinden çekti ve başını eğdi çünkü bazı sapkın düşünceli ve hareketli hemcinsleri yüzünden kızın tedirgin yürüşünü ve kendisine de o kişiler gibi olabileceğini anımsatan tedigirgin bakışlarını görmüştü, daha çok rahatsız etmek istemedi.
            
            Kız geçti ve o tekrar az önce gözlerinin kaydığı mezar taşına bakışlarını düşürdü.Düşünmeye başladı acaba o toparağın altında kaç iyi ve kötü beden vardı,kaçı yetimdi kaçı öksüz,kaçı fakirdi kaçı zengin,acaba ne yaşanmış ve yaşanacak hikâyeler o toprağın altına gömülmüştü.Dakikalarca düşünmeye devam etti dakikalar saatlere devrildi,zaman düşüncelerle akmaya devam etti.Uzun bir sürenin ardından düşüncelerden sıyrıldı ve etrafına baktı şafak sökmeye başlamıştı eve dönmesi lazımdı.Hani bu gece düşünmek yasaktı hani düşüncelerinden kaçıyordu.
            
            Soğuk kaldırım taşının üzerinden kalkarken aklına sevdiği bir yazarın sözü geldi:
            
            ''Kafamın içini temizlemek mümkün değilmiş demek ki.''
            ~Elf
Reply

demirdenhayatlar

ağlıyorum çünkü sinirliyim,ağlıyorum çünkü konuşmaya mecâlim yok,ağlıyorum çünkü gün geçtikçe hissizleşiyorum.ağlıyorum çünkü eski gülüşlerim dudaklarımda yok,ağlıyorum çünkü kimse beni anlasın istemiyorum zaten anlamıyorlar.ağlıyorum çünkü konuşmak istemiyorum,ağlıyorum çünkü ben gücümü ağladıktan sonra toplayabiliyorum