denizlerdenhatira

Yavaş yavaş anlıyorum. Rüzgar saçımı savurduğunda, güneş tenimi yaktığında, acıyı anlıyorum. Ama en çok sende anladım. Ben uçurumun sonundayken gözlerine bakmayı utandığımda acımasızca beni iterken anladım. Yavaşça alışıyorum. Param olmadığında, aç kaldığımda çaresizliğe alışıyorum. Ama en çok sende alıştım. Seni seviyorum dediğin halde gözlerinin tiksinti ifadesine baktığımda alıştım. Artık oldum. Gece dolunayı gördüğümde, mavi bir gül gördüğümde, aşık oldum. Ama en çok sende aşık oldum bayım. Gülüşüne kendi ellerimle sığdırdığım aşkı görünce oldum. 

denizlerdenhatira

Yavaş yavaş anlıyorum. Rüzgar saçımı savurduğunda, güneş tenimi yaktığında, acıyı anlıyorum. Ama en çok sende anladım. Ben uçurumun sonundayken gözlerine bakmayı utandığımda acımasızca beni iterken anladım. Yavaşça alışıyorum. Param olmadığında, aç kaldığımda çaresizliğe alışıyorum. Ama en çok sende alıştım. Seni seviyorum dediğin halde gözlerinin tiksinti ifadesine baktığımda alıştım. Artık oldum. Gece dolunayı gördüğümde, mavi bir gül gördüğümde, aşık oldum. Ama en çok sende aşık oldum bayım. Gülüşüne kendi ellerimle sığdırdığım aşkı görünce oldum. 

denizlerdenhatira

Hayatla savaşımı tırnağım kırıldığında bitirmeliydim. Kazanabileceğimi düşünüp de hırslanıp, hırslandıkça darbe almasaydım belki, belki bu kadar kırgın olmazdım insanlara. Sevebilirdim mesela yeniden, eğer savaşmasaydım. Uzaklaşmazdım geçici şehvetlerin yarattığı büyük günahlardan, eğer yorulmasaydım. Tekrar içtenlikle güler anneme sarılırdım. İnsanlara dokunabilirdim mesela, eğer "görmeseydim. İnsan neresiyle sever? Kalp mi? Bende sevebilirdim,  kalbimi bulabilseydim. Aradım. Çok aradım. Kalbimin nerde olduğunu bir türlü anlayamadım. Nasıl seveceğimi aradım. Ruhumla mı sevecektim, ellerimle mi? Yoksa tamamen düşüncelerimle mi? Böylelikle sevmeyi bilmemekle suçlandım. Bense artık nefret bile etmeyecek kadar istemedim sevgiyi. Yalnızlığa mahkumluğum kafamın içindeydi. Görülemeyecek kadar suçlu, suçlanan.

denizlerdenhatira

Günün bitişi, gecenin başlangıcında buralardayım. Saçma kelimelere vakit kaybediyor parmaklarım, oysa ne güzel cümlelerim var zihnimde parlayan, aynı zamanda parladıkça sönen. Her şeyin başlangıcı sonu demek değil midir zaten? Yaşam bir son değil midir? Yaşamak ölümü getirmez mi? Arzularını yaşadıkça bitirmez mi insan? Ölüm yeni bir başlangıç getirirken yaşamın yeni başlangıçları öldürmesi dünya denen yerin içinde yaşayan küçük insanlara ihanet mi? Bu yüzden yaşamayı değil, yaşamın sunduğu nedenleri sevin. Ya da sevmeyin, sevmezseniz terk edilme korkusu hissetmezsiniz. Eğer sevilmezseniz bir gün sevilmeme telaşına düşmezsiniz. Eğer korkmazsanız aptal hissetmezsiniz. Belki de tanrının insanlığa verdiği en büyük cezadır duygular. 

denizlerdenhatira

O ruhu kırgın bir adamdı. Eğildi kulaklarıma aylarca, beni bana fısıldadı. 
          
          "Seni sana fısıldadım kadın. Kapattım ağzımı, ruhumla anlattım. Dokunamayacak, hayır hayır dokununca inciteceğimi düşünecek kadar, incinince akan gözyaşlarından korkarcasına sevmek... Gel de bana sor kadın. Seni en iyi ben anlatırım sana, senden çok. Oturduğumuz ilk kaldırımdaki bakışların aklımı çeler ara ara. Nasılda masum, nasılda... o bakışlarını anlatacak kelime bulamıyorum kadın. Senin parlak zifirinden kaçarken karşımda buldum seni. Ne ayaklarım geri gitmek istedi ne zihnim. Yeniden sen diye delirmekten korkmadım o gün kadın."
          
          O ruhu terk edilmiş bir kadındı. Kaldırdı başını, aylarca beni aradı. 
          
          "Kendimi senden dinledim bayım. Kapattım kulaklarımı, ruhumla dinledim. Artık güzelim, ben bir kadınım, tattığım hiç bir sevgi beni en rezil halimle seven sen kadar huzur vermedi. Kaç gece seni aradım sokaklarda. Yaşayıp yaşamadığını bile bilmediğim halde sana dair iz aradım. Kaç mezarlık dolaştım, sayamadım. Birden karşıma çıktın, gördüm... Gözlerindeki ben ihtiyacını, çaresizliği, umutsuzluğu... Bu sefer tekrar kayamazdın ellerimden. Sardım ruhunu ellerimle yağan yağmurdan korurcasına. Beni tekrar sever misin bayım?"
          
          Belki iki aşık insanın birbirlerine son sözleri bunlar. Evet evet aşk, o her zaman hissettiğinizi sandığınız fakat basit oyuncaklardan ibaret olan duygularınız değil, aşk. 
          Bugün kadın ölürse adam ömür boyu öldüğünden habersiz kırgın kalacak kadına.
          Bugün adam ölürse kadın ömür boyu öldüğünden habersiz terk edilecek defalarca adam tarafından.

denizlerdenhatira

Bu ev ne gürültülüymüş, bu oda, bu kafamdakiler ne kadar ses yaparmış. Ne kadar aptalmışım. Uykuyla bastırdığım düşüncelerim ne de kalabalıkmış meğerse. Bir bir sıraya dizilmiş acıyla inliyorlarmış. Ne kadar aptalmışım. Onca kalabalığı sessizlik sanmışım da, bastırmışım. Ağladıkça bağırmış, bağırdıkça yok olmuşum. Bana rağmen bende hayatta kalmışlar da ben beni sevmiyorlar zannetmişim. Ne kadar aptalmışım. Gönlün göremediğini gözle görmeye çalışmışım. Görmedikçe ağlamış, ağladıkça silinmişim. 
          Ne kadar aptalmışım. Çokça aptal çokça ahmak.

denizlerdenhatira

Unutturmaya çalışan onca duygu, onca his, onca ten. Hangisi cennetine eşit olabilir? Ruhumu sevdiğin ellerini, hangi vücut unutturabilir? Hangi zevke eş değersin sen? 
          Sana dokunmak bir yana, görünce titreyen dizlerimin heyecanını hangi aşk verecek mesela? Seni unutmak istemiyorum ama ya alışırsam sensizliğe? 
          
          Belki de alışmışımdır. Belki bu dipsizliğin sebebi, ruhundaki çocuğu bambaşka "adamlarda" aramamdır. Eğer hayatındaki sürem dolduysa, neden hala isteklerimin, ihtiyaçlarımın, ruhumun en ortasında duruyorsun? 
          Kırgınlık gözyaşlarını nefesime akıttığından mıdır boğulmalarım? Yoksa sensizliğin acı verici deryasının baharında mıyım? 
          

denizlerdenhatira

Gecenin dördüne yemin olsun, bir daha korkak bir kalbi sevda diye yüreğime koymayacağım.
          
          Korkaksın, sen korkağın tekisin. Ne sevmeye cesaretin var, ne sevilmeye. Hiç düşünmedin mi, bu hayatta hep neden yalnız olduğunu? Bencilsin, düşüncesizsin. Kendinden başka kimseyi düşündüğün yok. Hep senin aşkın, senin isteklerin, senin önceliklerin. Bende çocuktum ya, peşinde sürüklenmeyi aşk sanardım. Şimdi sana muhtaç bedenimle yalnızken, sen kim bilir kaç vücut ezberledin? İnanmayacağım diyorum, kendi bildiğini okuyan pisliğin teki diyorum, tekrar ve tekrar senin kapının önünde buluyorum kendimi. Yenildiğim nokta da bu galiba. Sorunun sen olduğu yerde senden yardım isteyecek kadar yeniliyorum sana. 
          Gözlerinin içine hitap etmem gerekenleri, senden habersiz kağıtlara boşaltıyorum. Bir kaç sokak ötemdesin, ama biz birbirimize o kadar uzağız ki...
          Hem artık gittikçe sana benziyorum. İçimde küçük bir seni büyütüyorum. Sana diyorum yalnızsın diye ama bakma bana sen, bende çok kimsesizim.
          Ruhum açıyor artık anla. Sensizliğin içindeki sen arayışım artık nefesimi kesiyor anla...

denizlerdenhatira

Koştum sana, durmadan koştum. Sana ulaşmak pahasına nefesimden vazgeçtim. Sana dokunabilmek, seni hissedebilmek için koştum. Seni söndürebilmek için kendimi yaktım. Sensizliğin acı yollarında, ayaklarıma iğneler bata çıka koştum. Sırf, sen sevilmenin ne demek olduğunu bil diye. Seni öyle çok sevmek istedim ki, hiç bir sahte gülücüğe kanma diye. Gözlerinin tıpkı şahin gibi keskin olduğunu sanıyordum, meğerse gündüz uçan baykuştan farksızmışsın. Gidebileceğim bütün yollara taşlar koydun. Ben sana ulaşabilmek için uçmayı öğrendim. Seni kanatlarımla bile korurdum ama sen beni istemedin adam. Senin döktüğün her gözyaşına lanet ederken, beni kendi gözyaşlarımda boğdun. Dokunduğun herkese beddualar ettim. Neden biliyor musun? Sana canım pahasına koşarken, sen kendini, seni hak etmeyenlerle ödüllendirdin. Senin tek dokunuşuna muhtaçken yüz çevirdin. Seni kaybettiğimi anladığımda, anlamsız gözlerinin derinliğinde mezar açtım kendime. Ve kendimi senin gözlerine hiç çıkarılmamak üzere gömdüm...