İşte böyle zamanlarda sen kalkıp bana bir yıldız hediye ederdin yeryüzüne katlanmam için. Büyülenirdim. Ama bir süre sonra, yani gözlerine yakın bir yerde indiğimde şunu da fark ediyordum; sen beni hep yok olduğumda anlıyorsun. Onca çölümsü fikir koleksiyonu beynimi kemirirken bana sıradaki şelaleyi hediye etmenin yakılıp kavrulmayı ortadan kaldırmadığına tanık oluyordum. Çünkü asıl istediğim şeyin bana bir yıldız veya şelale hediye etmen değil, bir yıldız ve şelale olarak bana gelmendi. Bunun nasıl mümkün olabileceğini bilmiyorum. Eğer bunu çözebilseydik; dünyada savaşları, sömürüleri, cinayetleri ve buna karşılık devrimleri, başkaldırıyı konuşmuyor olacaktık. Çünkü zaten sonsuz bir devrimin içinde yaşıyor; insan ve doğanın mükemmel işbirliğinin tadını çıkarıyor olacaktık. Şimdi tek şansımız; o bulaşıcı kelimeleri üstümüzden çıkarıp taslak halinde bırakılmış bu uzun yürüyüşe inandırmaktır gücünün farkında olmayan ayaklarımızı.