atıp bir ceketi omuzlarına, gözleri kapkara kirpikleri sürmeli, ne silah taşır belinde ne bıçak tutar eli, öyle yürür ağır ağır, indirmez kaşını, tetikte yürür de gider hep kalbini bir iskambil destesi sayıp dağıtmamışlar gibi. hayatıyla zar atmış, kaybetmemiş gibi. yürür de geçer buralardan. bir beni görünce donup da kalıyor. ellerini nereye koyacağını şaşırıp, düşürüyor ıslığını, düşüyor sigarası. ayıksa çekilmiyor yüzündeki o hüzün, matizse daha fena ya, bir türkü tutturmaya çalışıyor, beceremiyor o kadarı. söküp atılmıyormuş benim saçlarım. dolanıp da boynuna asmadı daha ne. ama biliyor. gözümde nasıl bir korkak olduğunu, aslında nasıl bir korkak olduğunu, her savaşta usta, her kavgada yiğit, bir sevdada yenik olduğunu. biliyor da eğiyor başını. amma yetmez. eğer görseydin kendini benim gözümden, sokağa da çıkmaya hâl bulamazdın. sen bu utançla benim yüzüme değil, o aynalara nasıl bakıyorsun.