sevgili, bütün bir uykusuz geçen geceden sonra sana bu mektubu sabah sabah yazıyorum. oğlumla beraber çıkarıp gönderdiğiniz resim uyutmadı beni. niçin uyutmadı? neden uyutmadı? bu niçine, nedene cevap vermek için baştan başa bir şiir kitabı yazmak lazım. o kitap günün birinde yazılacaktır. şimdi muhakkak olan bir şey varsa, bütün bir gece uyumadığımdır. bana aşk mektubu gönder, diyorsun. şimdiye kadar gönderdiklerimin çoğu neydi zaten. sen benim gözlerimin içine bakarak bir kere olsun seni seviyorum dememişsindir. ben, her yerde, her zaman, yaldızlı bir denizin üstünde, çam ağaçlı bir balkonda olsun, karanlık, yalnız senin gözlerinin ışıltısını gördüğüm ılık bir odada, bir hapishanenin görüşme yerinde olsun, mektupla olsun, mektupsuz olsun, nesirle olsun, şiirle olsun, içimden her gelişte sana, seni seviyorum, demişimdir. ben bu aşk mektubu yazmasını beceremedim. sen yaz da bana model olsun diyorsun. senin aşk mektubun harikuladeydi. buranın ölçüsüyle, böyle bir mektup için üç sene yatılır billahi? zâti sen benden çok daha derinsin, yavrum. belki ben daha sanatkârım. benden emin olman beni öyle bâhtiyar, öyle mağrur kıldı ki? bir binbir gece şehrinin altın kakmalı kapılarından muzaffer girmiş eski zaman kahramanı gibi hissediyorum kendimi?