Cahillik ile örülmüş surlar,
Yıkılmıyor topla, tüfekle;
Kavga, dövüşle.
Ve bilinir ki yine,
Devran, devir eder her zaman,
Bürünmüştür fikirler,
Sanatın kamasını, bilginin topuzu ve adaletin kılıcı.
Küçük mısralar bırakıyorum,
Küçük apartmanlar gibi,
Sorsalar Şehrin bu yakasını bilmedim,
Kaldırımları taştan.
Dikilmiş üzüm yaprakları,
Belki biraz da kamelyalar.
Sorsalar Şeyh derdim herşeylere karşı,
Kokusu çocukluğum.
Biraz eklenmiş insanlar,
Belki biraz da kamelyalar.
Bir âma uyandı, açıldı tüm gerçeklik perdeleri.
Bir lâl dile geldi, söyledi hakikat demlerini.
Bir sağır duydu. Bir fısıltı, bir sesi; “Uyan. Uyan. Uyan.
Uykusu miskinlik olan Uyan.”
...Mektubunun son satırlarını; “Sevgili bayan, güzelliğinizi saklarım bir ebedi. Gündüz sizi yakmasın, gece ise soğutmasın diye.” yazmayı daha uygun görmüştü...