Hayat...Yaşadığımızı sandığımız boşluğun adı...
Bu çıkmaz sokakların birbirine bağlandığı labirentte kan ter içinde kalmış olarak koşuyordum. Her nereye gidersem gideyim gördüğüm sadece yüzümdü, sadece yanlışlarım dı...
Etrafta kasvetli bir hava vardı. Ayaklarıma paslanmış ve ruhum gibi dağılmış olan zincirler dolanıyordu. Bedenimde yavaş yavaş hüküm sürüyordu. Kaçabiliyor muydum?...
...HAYIR!...
Çünkü ben kırılmıştım. Dağılmıştı ruhum. Paramparça olarak savrulmuştu bedenim.
İçimde kalan son umut kırıntılarının çırpınışlarını hissettim o an...
İçimdeki inanç beni karanlıktan aydınlığa çıkarabilecek miydi...?
Hayatımın bilinmezleri ile uğraşırken tek yapabildigim güçlü durmaya çalışmaktı. Yıkılmak istemiyordum. Zaten bir kere tatmıştım bu duyguyu...ACIYDI...
...ama tat olarak değil, his olarak...
Kalbim acıyordu.
Kalbime saplanan bu zehirli ok ile yavaş yavaş kanlar damlıyordu boş zemine... Etraftaki onca yüze rağmen benim tek hissettiğim yanlızlıktı...güvensizlikti.
Yüzüme gülen onca insana rağmen hissettigim duygu acizlikti. Her kendimi toparlamaya çalıştığımda daha çok dağılıyordum. Ruhsuz beden gibi düşüyordum yere...savunmasız.
Yüzüm soğuk zeminle buluştuğunda göz pınarlarımda ki yaşlar ile etraf bulanıklaştı ve ciğerlerime metalimsi bir kan kokusu geldi...
Kalbim kanıyordu...
Sessizdi genç adam ... ama bir çığlık duyuldu boş duvarlarda yankılanan
Ağlıyordu... Bir yardım eli istiyordu içindeki boşluğu dolduracak
...ama artık hissizleşmişti bedenler, son bulmuştu karanlık hayatlar
.......
SAVAŞ ♡ DURU
(Hayat'ın aynı yere savurduğu iki yaralı kalp)