draconunmelekleri
Hermione yaşıyor. Düşünebildiği tek şeyin bu olmasını dilediği dakikalarda onu rahatsız eden, nefeslerini kesen bir başka düşünce zihninin tam ortasında onu acıdan kıvrandırıyor: Hermione az kalsın ölüyordu. Ucu bucağı olmayan sonsuz bir zincir gibi düşünceler de birbirine karışıyor. Hermione yaşıyor. Hermione az kalsın ölüyordu. Hermione yaşıyor. Hermione az kalsın ölüyordu. Crucio. Bir dakika kadar. Hastayı kaybediyoruz. Hermione yaşıyor. Hasta döndü. Hermione az kalsın ölüyordu. Baştan sona geriye saran bir kaset gibi her şeyi yeni baştan yaşıyor. Hermione olsa böyle düşünürdü. Hermione olsa onu kendisine getirirdi. Hermione içerideki bir odada başındaki koca sağlık ekibine rağmen yapayalnız yatıyor. Draco kendisine gelemiyor. Olmuyor. Dakikalar, saatlere evrilirken yerinden kıpırdamadığı gibi vücudundaki uyuşukluğu dahi hissetmiyor. Hiçbir şey hissetmiyor. Sanki bu yetiden aciz gibi. Draco bir nefes daha alıyor. Hermione’nin de tıpkı kendisi gibi nefes almaya devam etmesini dilerken. Dilekler dışında elinde hiçbir şey yok gibi sanki. Gücü, parası, safkanı bile hiçbir halta yaramaz. İçindeki canavar bile. Onu kurtaramıyor. Canını bile verir. Hatta canını vermek hiçbir sorun yaratmaz ama kıza iyi gelemiyor işte. Nefes alıyor, nefes veriyor ve döngüsü yeni başa sararken kızın uyanmasını dilemeye devam ediyor. Uzun sürecekmiş. Öyle diyorlar. Bütün gün uğraşmaları gerekebilirmiş. Yüzündeki büyünün ne olduğunu çözemiyorlar ama ilerleyişini durdurabilmişler. Büyü kalbine ulaştığı için kalbi durmuş. Ama şimdi iyi. Şimdi durumu stabil tutuyorlar. Şimdi iyi. O iyi. Draco’ysa hiç iyi olmadığını çok iyi biliyor. ***** Bismillah dedik ve başladık umarım bitiririz de <3