"babam beni sevmiyor." dedi, kırgın bir gülümseme yeşertti yüzünde. izledim. "geçen gün, gördüm, çiçeklerimi güneş’e bıraktı. güneş’in zararlı olduğundan bihaberdi hem de. çok okuyor."
evladından nefret eden bir peder yok, diyen herkese inatla, imdat, der gibi anlatmaya devam etti. "benden nefret etmiyor. ama sevmiyor. keşke nefret etseydi diyorum. sevmemesi daha bir ağrıtıyor, ortada hiçbir duygu yokmuş gibi hissettiriyor, hissettirmiyor, zaten bana karşı bir duygu beslemiyor."
"beşinci sınıfımın son gününde, belgemi okuldan almak için gittiğim vakit yalnız geldiğim için müdür pederimi aradı. gönlüm ağzımda attı. annem geçinme derdinde, işlerle uğraşıyordu o vakit. babam hiç uğraşmadı çünkü." ellerini yüzüne maske etti. parmaklarını avuçlarına kilitledi, avuçları kanadı, sırtı kanatlarını açtı. ona rağmen uçamadı.
"babam mektebime geldi, inanamadım. bana rahatsızlık verecek tek sözde bulunmadı. aksine bana gülümsedi. geldiği ilk ve son seferdi.