drinkforhorror

artık just kurgu dısı yazmak yapıyorum babayla cok kolay yarısırlar

drinkforhorror

yazmayı bırakma da sen
Reply

drinkforhorror

birinci günde hiçliğin timsali karanlık, salonun tümünü kaplamaktaydı. hükmünü maddenin her yüzüne itinayla işleyen yalnız bir hükümdardı. her şey hiçbir şeye eşitti, eşit ve aynıydı. dereceler yoktu, griye yer yoktu. en koyuda başlayan yüksek şeyler en az karaltıda son bulurdu aynı şiddetle. hareketin varlığı mümkündü fakat imkanlar bütünüyle önemsiz ve yersizdi. etraf sessizdi, imgeler yoktu. kuru bomboş kabuk, sahipliği tek bir süreklilikti. ikinci gün duvarda bir çatlak oluştu. zaman hükümdarlardan bir diğeriydi, fetihlerini yaparken en az karanlık kadar kadimdi. kabuğun içi boş mu bilinmez, fakat dışarıdan eskitir zaman. boyutların tümünde sürdürür yaşamını, ulaşabildiği her yere uzanır farklı tonlarda. bilgiyse iki boyutludur, bakılan yüzde görülenle doğruluk kazanır. çatlaktan altın hüzne sızar, bilginin doğruluğuna varana kadar yol alır. en son zemine çarpar sanki gürültüyle, varoluşa bir kanıttır kendince. ışık vurduğu an madde zemin halini alır, salon bir idea olarak kalmaktan çıkar ve değişkenliğini yitirip anlam kazanır. karanlıkta her şey değişkendi, ışıkla beraber varoluşun imkanlarını belirlemekle yükümlendi. ışık kanıt oldu karanlığın varlığına, ve sütunların arasında gölgeyi yarattı. nesneler sıvı ve akışkandı, zaman henüz çatlaktan sızamamıştı. üçüncü gün zeminde bir tırtıl göründü ve madde durdu. sürekliliğini gözlemciyle beraber kaybetti. hareketi umursamazca sahiplendi zayıf beden, karnı aç yüreği yaşam arzusuyla doluydu. gün batana kadar ışığın işaret ettiği tozlarla beslendi, ay ışığı selamladığında yorgun bedenini uykuya teslim etti. dördüncü günde çatlak büyümüştü, ışıkla beraber nihayet zaman da sızdı salondan içeri. sütunlar sararmaya başladı, tırtılınsa bedeni tombullaştı. tozların arasına kıvrıldı, daha sonra hareket gibi değişimi de sahiplendi. itinayla ördü kozasını tüylü bedeninin etrafına, ardından da derin bir uykuya çekildi.

drinkforhorror

altıncı gün yeni bir bilgi ve deneyim esir aldı bedenini, uçmayı bırakmak istemiyor fakat kör edici ışık aklını bulandırıyordu. kumaşa ulaşmak istiyordu fakat yolunu şaşırıp duruyordu. ışığın etrafında uçmaya devam ederse yorgun düşüp açlıktan ölecekti, ışıksa bir o kadar cezbedici bir halde resmen çağırıyordu güveyi. önce ışığa doğru çırpıyordu kanatlarını, sonra işaret ettiği kumaşa sapıyordu fakat yolunu bulamıyordu. ona yol gösterip kendine çağıran bir düzenbaz olduğunu hissetti yüreğinde fakat bunu kabul edecek kadar günahkar olma imkanı yoktu. böylece hiç durmaksızın uçmaya devam etti. nihayet yedinci ve son günde bedeni bitkin düştü. güve bir gündür uçuyordu, açlık yeni bedenini yiyip bitirmişti sanki. başı dönüyordu, pes etmek istemese de en sonunda yavaşlayan kanatları çırpınmayı bıraktı. hareket ve zaman gözünde yavaşladı, ışık birden bulanıklaştı. güve yere düştüğünde onu kucaklayan karanlık olmuştu. hareket varlığına son verip her şey durmadan önce karanlığın içinde kum taneleri gibi parıldayan tozları gördü. yaşam kaynağı onu izliyordu sanki, o ise bedenini kıpırdatmaktan acizdi. gözlerini kapattı, çırpınan bedeni durdu. bedeni bir toz haline gelirken zamanın etkisiyle yok oldu, değişkenlik tekrar anlam kazandı. umut ise yaşamı her döngüde olduğu gibi yalnızca bir kez vaat etti. 
Reply

drinkforhorror

beşinci gün geldiğinde kirli ipek çatlamaya başladı. içerideki hareketlilik ağır ağır fakat büyük bir şiddetle parçaladı kabuğu. güve mekansal değişime kendi dönüşümüyle bir adım attı, gördükleri kozayı örmeyi bitirirken gördüğü manzaradan farklıydı. çatlak iyiden iyiye büyümüş, neredeyse kocaman olmuştu. ışık büyük bir şevk ve özgürlükle süzülüyordu, karanlıktan çok daha baskındı artık. keskinlik ayırt edici nitelikteydi. ışık neredeyse kör edici, neredeyse huzurluydu. karnının aç olduğunu fark ettiğinde etrafa bakındı. ışık ikinci kez ona bir tozlu bir kumaş parçasını gösterdi. ulaşmak için çırpındı, yere düştü, bir kez daha çırpındı. uçmayı öğrendiğinde yeni bir gün başlamıştı. 
Reply

leebangjii

Şeyyy burguNDy neden finali yok? Şu an yeniden okuyorum ama en son okuduğumda vardı finali …(◞ ‸ ◟ㆀ)ಥ‿ಥ

leebangjii

@drinkforhorror haklısın, şimdi hatırladım.
Reply

drinkforhorror

@leebangjii Ndy için hiçbir zaman final yayınlamadım karıştırmış olabilirsin
Reply

drinkforhorror

geri don kogus je taime mon amour

drinkforhorror

zemine dağılmış yapboz parçaları, hangisini vücuduma yerleştirsem biri elimde kalıyor, hangisine uzansam hiçbiri yetmiyor, parçalar uymuyor ben doğrusunu aradıkça dağılıyor. iki boyutlu hissediyorum, konuşsam sesim uzaklardan gelecek gibi, zıt yönden ikinci bir benden. aynalarla kaplı bir odadayım, burada benden bir sürü var. uzaklara bakmaya çalışırken sırtımı görüyorum, telaşla arkamı döndüğümde manzara aynı. kafamın içinde her bir düşünce inceden bir uçtan bir uca tiz bir yankıyla uzanıyor, bütününde birbirine dolanmış karmakarışık elektrik tellerinden farksızlar. o zamanlar küçüğüm, serçe bir saniye sonra uçacakmış gibi hissediyorum, avuçlarımın arasında kıpırdanacak, bahşedilen varoluş yükümlülüğünün bu sefer lütuf mu ceza mı olduğuna karar verebilecek. kanat seslerini duyuyorum sanki, avuçlarımın boş olduğunu görmek istiyorum. gözümü her açtığımda avuçlarımda yatıyor, gözümü her açtığımda zemini görüyorum.

drinkforhorror

yüreğimden geçen tek bir dilek var, son kalan nefesimle yakarıyorum kurtarıcıma. aşağılık ve çaresizim, çarmıhın ta kendisiyim. ellerim birleşiyor, gözlerimi kapatırken fısıldıyorum soğuk ve nemli geceye. gökyüzünde kayan bir yıldız yok, fısıltım da kaybolup gidiveriyor nihayetinde. hiç var olmamışçasına unutulmayı, ayak izlerimin kirlettiği tozlu evrenle ıslak bir güz yeli silermişçesine vedalaşmayı diliyorum. karşımdayım, arkamdayım. unutulmak isterken neden kendime bu kadar yakınım. görebileceğim kadar yakın, görüş odağımı toplayamadığım kadar yakın. yaklaşıyorum son bir kez, her şey, herkes bir bütün oluveriyor. avucumdan kayıp giden parlak kum zerrelerine tek tek bakmayı bırakıyorum, güneşte gözümü kamaştırıyorlar. dikkatimi o çekiyor sonra, zamanın evi kum saatini gösteriyor bana. anlamlandırmaya cüret edemem, aciz aklıma bu sorumluluğu yükleyemem. böylece asıl anlamın kum kadar küçük bir parçası halinde varlığımı sürdürmek için çabalıyorum. gün doğarken çabalıyorum, kürek toprağa saplanıyor, gün batarken devam ediyorum, bir mektup mehtaplı gecede süzülüyor. vaktimin kalanını burda geçirip geçirmeyeceğimin merakı sızıyor yüreğime. eğer burada olursam, fısıldarım dileğimi; şayet gidersem uzaklara, dileğim götürmüştür beni.
Reply