dudaktankaIbe
hep birilerini özlememle geçti şu çeyrek asır.
@dudaktankaIbe
0
Works
0
Reading Lists
1.2K
Followers
hep birilerini özlememle geçti şu çeyrek asır.
hep birilerini özlememle geçti şu çeyrek asır.
beni affet anne. sana iyiyim dediğim günlerde odam da can çekiştiğim için. kendimi seviyorum derken aynalardan nefret ettiğim için. hayatımın güzel olduğunu zırvalarken kafamı duvarlara vurduğum için. yüreğimin bir bütün olduğunu gözüne sokarcasına gösterip dikişlerini sakladığım için. kaldırımları ev belleyip kedilerle arkadaş olduğum için. bir insanı bile sevemediğim, güvenemediğim için. geceleri uyuyorum yalanlarını ipe dizip ikinci sigara paketimin ilk sigarasını birinci paketimin son sigarasıyla yaktığım için. gün içerisinde on dört-on beş saatleri bulan uykumda bile acı çektiğim için. uyanmamak için türlü hayaller kurup uçurumlardan atladığım için. dertlerimi sana anlatırken aslında seni de dert yuvama çektiğim için.. bu 'içinler' böyle uzar gider anne. şair ölmez ama kan kusar. şairin ki elleri kirli. çok kirli benim ellerim. dokunduğum yerlere kötü görünümlü izler bırakıyorum. herkesin hayatında kötü bir anı olarak kaldım. bu yüzden dudaklarımda küfür, gözlerimde yaşlarım eksik olmaz. başkalarına sevgi dağıtmak isterken kendime kırıntı bile bırakmamışım. inanabiliyor musun? sorsan, çarçur ettiğim sevgim çöp konteynerlerinin başını çekiyor şimdi. bir sokakta bir insan defalarca kez can verebilir mi anne? ben o sokakta sayısını hatırlayamadığım ölümler gerçekleştirdim. çok kırgınım. herkese çok kırgınım. yüzüme gülüp sırtıma hançerini geçirenlere, seni çok seviyorum diyip ertesi gün çekip gidenlere, yaralarıma merhem olmak isterken yara olanlara. hakkım olan mutluluğa tekme atan herkese helal ettiğim hakkım boğazımda koca bir yumru. tükürsem kendi tükürüğümde boğulurum. şu dünya o kadar çok kötü davrandı ki bana, hiçbir şeye hakkım yokmuş gibi hissettim. birileriyle konuşmaya bile hakkım yokmuş gibi.
yazdım anne, defalarca kez yazdım. kustuğum kanı kalemime mürekkep niyetine koyup da yazdım. hep beyaz bir sayfa dedim, yetmedi yeni yeni defterler aldım. güzel şeylerden bahsedeyim derken konu yine kendi enkazıma geldi. hayal kırıklığıma. iç çekişlerime. aldığım nefesin ciğerlerimi yakıp geçtiğine, sevdiklerimin bana mezar olduğuna. çiçeklerde gözüm yoktu ama dua edenim bile olmadı. biliyorum anne, sende çare olmazsın bana. küçük bir kız değilim ki artık sen öpünce geçsin yaralarım. ben büyüdüm. yaralarım da benimle beraber büyüdü. her yeni yaşımda yeni bir acı kucakladım. kocaman bir aile olduk. sadece burası çok karanlık. kendi karanlığımda boğulmak üzereyim. aydınlık şimdi mezar taşlarında. bari sen ruhuma et bi' dua,
alsam bi' dal yine dudaklarından.
'Sevenler gitmez azizim, öyle sözde sevenler değil ama özde sevenler, sevgiden gözleri dolan gitmez. Bu yazı hala içinde bir yerlerde az da olsa umudu olanlara, umudunu çoktan yitirenlere, farklı şehirlerde aynı gökyüzüne bakanlara, aynı şehirde onunla karşılaşmaya korkanlara, ayrı yataklarda birlikte uyananlara, terk edilenlere, en çok güvendiği insan sayesinde güvenmemeyi öğrenenlere, bir daha güvenemeyecek olanlara, ailesi tarafından sevilmeyenlere, gece yastığı ısıra ısıra sessizce ağlayanlara, yaşadığı şehirden hoşnut olmayanlara, yanacağını bile bile sevmeye devam edenlere, o başkasıyla mutlu diyip sevmekten vazgeçenlere, mutluymuş rolü yapanlara, hayatlarında birşeyler hep eksik hep yarım olanlara, her onun adını duyduğunda hala içi titreyenlere, bir de onun adını her duyduğunda midesi bulananlara, gece sabahlara kadar sevdiği için uykusuz kalanlara, hatta mesajlaşırken uyuya kalanlara, birini uzaktan sevmenin ne kadar kutsal bir duygu olduğunu bilenlere, adına şiir yazılmamış kadınlara/adamlara, bir de dokunamayacak kadar uzağında olan kişilere şiirleriyle dokunanlara, sevdiği insan için hayallerinden vazgeçenlere, hayallerine sadece sevdiği kişiyi dahil edenlere, bir daha kimseyi sevemeyecek olanlara, karanlıktan korkanlara, insanlardan kaçmak için karanlığa sığınanlara, aynı şarkıyı binlerce kez dinleyenlere, bir de onu hatırlatan şarkılarda paket paket sigara bitirenlere, hala o gideni özleyenlere, yine olsa yine yaparım diyenlere ve hala içindeki çocuğu öldürmeyenlere gelsin..
17.01.25
kendimi bulmak için adımladığım sokakları bir süre sonra unutmaya başladım. sürekli bir şeyler arayan, muhtaç ve kararsız yanımla işte şimdi baş başayım. önce çıkışın ne tarafta olduğunu bilmeden dönüp durduğum o labirenti kırdım, sonra kendimi görmek için aldığım aynaları parçaladım. sevmekle savaşmayı her dilde ve cümlede aynı saydım, birbiri yerine defalarca kullandım. yazdığım mektupları hiç postalamadım ama yine de sayfaları özensizce karaladım. seneler bana teğet geçti, insanlar bana teğet geçti, duygular, durumlar ve olaylar bana hep teğet geçti. yalnız ben aynı kaldım, yerimde saydım. çevreme kocaman bir çember çizdim ve herkesi orada asılı bıraktım. bir yerden evim diye bahsetmeyeli çok uzun zaman olmuştu, geçmişe göz ucuyla baktım. nedenlerim tozlanmış ama eskimemişti, bir kez daha yanılmadığımı onlara bakarken anladım. yıkık dökük duvarlara sığınamaz, herkesle aynı yolda yer alamazmışsın. ben ellerimle barıştım ve bir dünya yarattım kendime. kapısına da nerede kaybettiğimi bile bilmediğim kalbimle değil, eksilttiğim her yanımla ayak bastım. buraya gelebilmek için çok yürüdüğümü iyi hatırlıyorum, yolda çocukluk anılarımla vedalaştığımı da. elbette zor oldu ama yaptım. kendimi kutladım. dağılan her şeyi bir bir topladım. dindim hatta. buraya geldim. bağrış çağrışla değil üstelik, sessizlik dolu ustura gibi bir sakinlikle. kızdım. kırdım. öfkelendim. hissizleştim sonra evet. ama geldim. kavgalarımı unuttum, uzaklaşmayı hatırladım. yabancılaşmak beni buradan kurtarabilecek tek şeymiş gibi ona olağanca gücümle sarıldım. tüm dünyanın da benimle birlikte yanıldığını, uzayıp giden karmaşaların içinde gittikçe azalırken anladım. ben pes etmeyi kaybetmek sandım hep, ama kazanmak zaten düzeni bozmaktan farksızmış.
bunu uzaklığın bir tanım olmaktan çıktığı hayatımda, her şeyle aramdaki görünmez bağa bakarken fark ediyorum artık. benim düşlerken içinde kaybolduğum toz pembe rüyalarım vardı eskiden. şimdi ne zaman uykuya dalsam nefes nefese bir uçurumun dibinden topluyorum bu bedeni. üstelik bir şeye alışmak, onunla savaşmaktan daha bencil. daha belirgin. hatta daha eski. gürültülerin tek düze gelmeye başladığı bir zamana adım atıyorum. duvarlara çarpa çarpa öğrendiğim her şey için başlardaki gibi kendime kızmıyor, üzülmüyorum. sonu kötü biten kitaplar için daha az sigara yakıyorum, kül tablalarını daha sık değiştiriyorum. diyete başlıyorum her pazartesi. çok film izliyorum. çok kitap okuyorum. çok kahve içiyorum. çok düşünüyorum. çok yazıyorum. çok ağlıyorum ve her şeyi unutmaya başlıyorum. yürümeyi sevmiyorum ama başka bir yolun var olma ihtimâli düşüyor bazen aklıma, buna da son zamanlarda fazla aldırış etmiyorum. bu devrin çok ilerisinde kaleme almaya başladığım hikâyemi düşlediğim hislerin çok uzağında bitirdim. ve bu yeri de, diğerleri gibi avuçlarımdaki paramparça kağıtlarla, izlerle ve aklımdaki kederle terk ettim. merak etme, sorun kalmadı. çünkü bak, benim etrafımda artık hiçbir şey kalmadı. ne kuyunun dibiyle bir alıp veremediğim var ne de ucundaki ışıkla. ben yalnızca tüm dünyamı kaplayacak kadar büyük bir boşluğun içinde debelenip duruyorum. ve artık düşmekten ya da dibi görmekten değil, aynı rüyaları tekrar tekrar görmekten korkuyorum. benim de bir zamanlar peşinde hevesle koştuğum duygularım vardı, sonra yaslandığım duvarlar tam orta yerinden çatladı.
derin bir nefes aldım. gecenin sessizliğini parça parça bölecek o ilk ve son sesi duydum. bir şeyleri yıkmamak, yıkılanın üstünde daha fazla tepinmemek için içimde sakladım. gerçekliğinden sapmadan, edebiyat yapmadan, dramatize etmeden bir şeyleri anlatmanın bu kadar zor olmasına artık tahammül edemiyorum. boşluğun ortasında konuşurken, birilerinin üstünde cümlelerimden oluşan öfkeyi görmek eskisi gibi buruk bir şaşkınlık yaratmıyor. bunca saçmalığı kaybettiğimi düşündüğüm için kabullenmedim. topraklarıma barış getirmek için mi savaşıyordum yoksa egomu mu tatmin etmek istiyordum bilmiyorum ama dünya benim etrafımda dönsün istiyordum. tüm iyi niyetimi koyarsam bu isteğimin aşırılığından sıyrılırım sandım. kilitli kapıların ardında bile çok başarılı, çok kusursuz, çok düzenli olmalıydım. bir önemi olmadığını fark edeli çok oldu ama hâlâ gözümü açtıktan kısa bir süre sonra az sonra tekrar yatacağım yatağını toplamaktan vazgeçemedim. gördükçe vicdanımı kemirsin diye masadan kitapları kaldırmadım, tozlarını aldıkça daha çok ezilmek bir ceza yöntemi oldu. başım önümde istenilen her şeyi verdim. uzaktan kendimi izlediğimde birilerine muhtaç olmak, özlemek benim kaderim gibi gelirdi. kendimi bile özlemiyorum. artık hayatımda olmayan -sanırım kaybettiğim demeliyim- insanlar bana çok şey kazandırdı. sessizleştikçe kendimle barıştım. dünyayı etrafımda döndüremedim ama dünya bu kadar da önemsenecek bir şey değilmiş zaten. zaman ilerledikçe kendime hep daha çok yaşlandığımı hatırlatırdım. bunları on dokuz yaşında dinlediğim şarkılar ile yazıyorum. on yedi yaşımda çok yaşlıydım, yirmi beş yaşında sadece yirmi beş yaşındayım. kimseyi yerin dibine sokmadım, kimseyi gökyüzüne de çıkarmadım. eski günahların uzun gölgeleri sadece güneşten kaçanları korusun. gölge de, güneş de, karanlık da, aydınlık da bir. derin bir nefes verdim.
bu akşamın diğer akşamlardan hiçbir farkı yok. neden yazdığımı bilmiyorum. yine bir fırtına koptu ve bizi bambaşka kıyılara savurdu. söylemekten çekindiğim ama söylemedikçe de içimde yük olan o kadar çok gerçek var ki nereden başlayacağımı ve konunun nerelere varacağını bilmiyorum. kestirmesi güç bir denklemin bilinmeyeniyim sanki. insan kendini kaç yaşına geldiğinde tanır bilmiyorum. ben henüz on dokuzum. hayatın baharı denebilecek bir yaştaymışım. doktor bize hiç bahsetmedi ama benim bahara alerjim var galiba. iyi gelmiyor bana. fazla kötüleştim. fazla kötüleşti her şey ve ben nereye kaçacağımı bilemez haldeyim. okuduğum kitaplardan kafamın bulandığını söylerken sana çok kızardım ama haklıymışsın. yeni yeni hissetmeye başlıyorum. kafamın içinde tehlikeli ve devrik cümleler birikmiş. öğrendiğim her kelime benim aleyhime hizmet etmeye başladı. her şeyimi kaybediyorum. suçlayacak birilerini arıyorum ama tüm oklar beni gösteriyor. bir tane ok farklı yönü gösterse peşine düşeceğim ve diğer her şeyi görmezden geleceğim ama yok işte. ben farklı bir ok görmek isterken sen de bana hasta olduğumu söyleyip durunca işler daha da sarpa sarıyor. kendimi daha fazla kandırmamalıyım biliyorum ama elimde değil. bir kitapta okumuştum. sinsice beyne yerleşen bir tümör insanın huyunu suyunu değiştirme kudretine sahipmiş. bunu öğrendiğimden beri ayağıma kısa süre hüküm süren tümöre kızıp duruyorum. yanlış yere yerleşmiş ki tutunamamış da zaten. eğer kafamın içinde konaklasaydı o bir oka sahip olacaktım. suçlayacak bir şey bulmuş olacaktım. o zaman korkmadan gösterecektim iki resim arasındaki dokuz farkı. bak diyecektim, bu küçüklüğüm bu da şimdiki canavarlaşmış halim. sebebi aptal bir tümör, ben suçsuzum.
kafamdaki ağrının sebebi de buymuş diyecektim ve işin içinden sıyrılacaktım. her şey çok kolay olacaktı. ben bu kadar vebali tek başıma sırtlamayacaktım ve belki de kamburum hiç olmayacaktı. ama bir tümöre ev sahipliği yapmıyorum ve ne yazık ki tek suçlu benim. herkesi kaybeden ve her şeyden vazgeçen yalnızca benim. tüm oklar beni gösteriyor. kaçacak bir yerim kalmadı. bu yüzden asabileşiyorum belki de. bilmiyorum. dedim ya, insan kendini kaç yaşına geldiğinde tanır bilmiyorum. ben yalnızca kendimi tanımadığımı biliyorum. tanımaya fırsatım olacak kadar çok vaktimin kalmadığını hissediyorum. suçlu bensem -ki başka tek bir ok bulunamadı- artık cezamı çekmem gerekiyor. biraz cesarete ihtiyacım var. mahkeme kurulsun ve en öfkelisinden dokuz tanık aleyhime ifadelerini versinler. dava görülsün ve neyse cezam artık çekeyim. bitsin bu işkence. daha fazla dayanamıyorum. tükendim.
denizler cinayet işlemezler, aslında kimseyi istemezler.
bu defa deniz çok dalgalı, mürekkep donuk. bardak taştı taşacak. ellerim semaya yükseliyor. rica ediyorum bu çorak araziyi mikail'i ağlatmadan sula. benden akmıyor hiçbir su. çiçeklerim kurudu kuruyacak. saçlarım uzadı, kısalacak. demim acı. söndür bu ışığı, yangınım parlayacak. yıldızlarla şeytanları taşlarken melekler ketumlaştı. göğümdeki noktalar azalmakta. göğsümdeki boşluk genişlemekte. ne olursun açma o perdeyi, bütün boşluk taş ile dolacak. ne olursun ağlatma onu, ah'ı kalacak. "biliyorum bu iğdiş zamandan. bir buruk gülümseme kalacak; uykuda bile dudağımı çarpıtan."
gidişinin üzerinden kaç gün, ay ya da yıl geçti artık hatırlamıyorum. bir zamanlar derime çetelesini tuttuğum vedandan şimdi bi' haber yaşıyorum. kolay olmadı tabii. çoğu kez sancılar eşliğinde doğurdum yokluğunun acısını. geceleri uykularımdan ağlayarak uyandığım günlerim oldu. Rabb'im affetsin ama sırf acın dinsin diye namaza başladığım günlerim bile var. secdeye başım her değdiğinde bir iç çekiş dökülürdü dudaklarımdan. ellerimi semaya sadece senin için açardım. velhasıl kelam o günler geçip gitti. aklıma bile gelmiyorsun artık. herhangi bir ortamda üşüşmüyorsun gülüşlerime. o şarkı çalınca içim acımıyor. bir nakaratta binlerce kez can vermiyorum. geceleri hâlâ uyuyamıyorum, yalan değil. uyuduğum vakitlerde de bir türlü uyanamıyorum. zehirli günlerden bu durumlar tek kaldı sanırım. ha bir de hava durumum hâlâ kapalı. dışarısı oldukça soğuk ve ben gidişinin ilk günü gibi tir tir titriyorum. sıkı sıkı giyinince boğuluyorum. annemin gözleri bu yüzden yaşlı. önünde eriyip gidiyormuşum, öyle diyor. çok öfkeli sana ama beddua etmeye de dili varmıyor. ana yüreği işte. seni de evladı gibi görmüştü. bir filmin son dakikalarını yaşıyorum sanırım. senden kaynaklı değil. ölümün kapımı en yakın zamanda çalacağını düşünüyorum sadece. içime öyle bir his doğdu yokluğundan sonra. evet, kapıyı açacağım. açmadan önce aynadan kendime bakacağım. çökmüş olan o bedene ve içinde sülietini yaşattığı gözlere. son kez veda edeceğim sana. son kez üstünü örteceğim kirpiklerimle. -hakkımı helal etmeyeceğim, üzgünüm-. sonra kapıyı açmaya gideceğim ağır aksak adımlarla. ilk adımımı on beşimde son adımım on dokuzumda atıp açacağım kapıyı. çekip gideceğim sonra. ruhum bedenimden ayrılırken sonun' da son kezi olarak aklımda yaşatacağım seni. sıratta karşılaşmak dileğiyle.
Both you and this user will be prevented from:
Note:
You will still be able to view each other's stories.
Select Reason:
Duration: 2 days
Reason: