dudaktankaIbe

hozan beşir - elfida.

Mavinzm0

Selamünaleykümm beni eda gönderdi Wattpad betayı silmiş ve ücretli olunca yükleyemedi geri. Takip konusunda dediği kişiler ben çıktım hesaba girip seni seni geri takibe aldım:) eda 1000k uygulamasını kullanıyor hesabın linkini Atayım ordan ulaşabilirsin bunları söylememi eda istedi 

Mavinzm0

@dudaktankaIbe  ne demek rica ederim hayırlı geceler:)
Reply

dudaktankaIbe

@Mavinzm0  
            tamamdır. tekrardan teşekkür ederim. iyi geceleriniz olsun. :)
Reply

Mavinzm0

@dudaktankaIbe  eda yüklemeye çalışıcakmış dediğiniz şeyi 
Reply

dudaktankaIbe

o efsunkâr yolun uçurumlara açıldığını gördüğümden beri haddikifaye olamayacağım gerçeği yüzüme bir tokat gibi indi. inkisarıhayaldan başka bir şey değildim. tarumar duygularım ve hurdaheş kalbimden başka bir şeyim kalmadı elimde. üstelik dizlerimde ki yaralarda kanamaya devam ediyor. annemin munis sözleri yaralarıma merhem olmaya yetmiyor. bütün bir uzvuma sirayet eden çaresizlik genzimi yakıyor. kısa cümlelere bağladığım kelimelerim özgürlüklerini kazanmışçasına kaçışıyorlar dilimin bir köşesinden bir başka köşesine. tümünü kusma ihtiyacımı daha ne kadar sarfınazar edeceğimi bilmiyorum. öyle bir bunalmışım ki yaşamdan, yaşamımdan, yaşadıklarımdan önüme gelene âmiyane hayatımı anlatıyorum. dinleyenlerin hepsi dilhun oluyor. neredeyse hepsinin gözlerinden kanlı yaşlar akıyor. alıp göğüslerine bastırmak istiyorlar şu kalın kafamı. geçecek bunlarda diye bir şeyler geveliyorlar. sonra gidiyorlar. hayatlarına kaldıkları yerden devam ediyorlar. eskimiş günlüğüme kırık bir hüzünle not ediyorum bugünlerin tarihini. bu arada sevgili günlük diye başladığım her yazımda bir kahkaha basıyorum. günlüğün sevgilisi mi olurmuş diye dalga geçiyorum. koca yaşamımdaki örselenmişliğimi basit bir günlüğe giriş kelimemden çıkarıyorum. acizliğimin farkında olunca susuyorum. yazdıklarıma bakıyorum, acınası kelimelerime, dört duvara, pencerenin önünde ki saksıya.. 

dudaktankaIbe

21.21

dudaktankaIbe

çok uzun bir süre sonunda korkuların karanlıktan doğmadığını anladım. korkular da yıldızlar gibi hep oradaydılar. onları fark edemeyişimin nedeni ise sadece gün ışığıydı. etrafımdaki bu geçici parlaklık. ama nihayetinde içine hapsolduğum bu karanlığı sonunda anladım. şu yerküre üzerinde dünyanın en yalnız canlısı gibi hissetsem de yıllardır biriktirdiğim tüm acı ve korkuların beni hiçbir zaman yalnız bırakmadığını fark ettim. işte beni dönüştüren bu acımasız gerçek oldu. o kadar uzun süre karanlığa bakınca, karanlık da artık bana bakmaya başladı. tüm hayatım boyunca canavarlarla çarpışan beni bir canavara dönüştüren ne yazık ki bu kısır döngüydü. eskiden fikirlerle dolu beynimin içinde kalan tek şey acı. hiçbir hücremin asla alışmadığı sonsuz bir acı. ama bu acılar tıpkı doğum yapan bir kadının sancıları gibi Cosima. doğacak olan her düşüncem için bu acılara katlanmak zorundayım.
Reply

dudaktankaIbe

zaman ve mekandan bağımsız, seneler önce düşlediğimden daha keskin fakat daha geniş bir masada oturuyorum. düzen içerisinde yaşarsam her şeyin düzeleceğine olan inancım dağınıklıkla düzeldi. eskiden yetişmemem gereken yerlere vaktinden önce giderken, şimdi kendim için beş dakika daha veriyorum. artık aynaya baktığımda aynanın arkasındakiyle ilgilenmiyorum. yorgun, durgun ve biraz yaşlanmış olmak bana tahmin edemeyeceğim bir huzur veriyor. olduğum yerde, aynı çemberde dönüp dolaşsaydım, o zaman gerçekten hep anlattığımız ama kıyısına bile yaklaşamadığımız deliye dönerdim. gerçi bir noktada delirmedim diyemem ama hâlâ ağaçlara dokunabiliyorum. on altı yaşındayken, on sekiz yaşındayım aynı bankta oturuyorum, demiştim. o bankın üzerinden kaç şehir, kaç insan geçti hatırlamıyorum. on sekiz yaşındayım, hatırladığım tek şey, iyi ki hatırlamadığım. bir süre ezbere yaşadığım hayatımın dur noktasındayım. durduğum için, durup bir sigara yaktığım ve hatta bir şeyler söyleyebildiğim, oturup ağlayabildiğim, ağız dolusu öfke kusabildiğim için mutluyum. hayatımda eskiden çok yer kaplayan simaların hiçbiri yok. ben değişmedim, onlar değişti diyordum. değişmişim. insanların üzerinde de son kullanma tarihi yazılıymış, ağzımdaki o kötü tattan iyi ki kurtulmuşum. hiç yapmam dediğim şeyleri iyi ki yapmış, o yüzüğü iyi ki parmağıma takmışım. trenin ters yönünde gitmeyi de, geri geri yürümeyi de alışkanlık haline getirmiş biri olarak koşmayı iyi ki öğrenmişim. tam burada duruyorum, tam karşında.

dudaktankaIbe

hangi asrın kahrıyla yoğrulduğumu bilmiyorum. çarmıha gerilmiş bir ruhla aynada karşılaşmaktan korkuyorum. adımlarımı o sokaktan sakındıkça sanki her dönemeç beni aynı noktaya getiriyor ve ben başka yol aramaktan artık çok yoruldum. şimdi sonunu düşünmeden bir adım atsam, ötesini berisini düşünmeden kapını çalsam, sen de kim olduğuna bakmadan kapıyı açsan. ikimiz de hatalı olsak ama doğrulara da hiç göz ucuyla bakmasak. adının bir mezar taşına kazılı oluşunu, yerin yedi kat dibine hapsoluşumu, kandığımız yalanları, sırtımızdaki bıçakları, elimizden akan kanları ve nicesini unutsak. sen sanki hiç yara almamış gibi bana baksan, ben sana kalbimi korkmadan açsam. nedenine miçinine hiç bulaşmadan herkesi bertaraf etsek ve seninle bin yıl yürüsek. bir yerlere yetişme telaşından uzak, birbirimize yakın olsak. o şarkıyı her duyduğumda ellerim titrer, yüzümü dönecek yer ararım. soğuk bir mermere başımı yaslamaktansa kafama sıkardım. palavrayı sıktım da kafama sıkamadım işte. bana bu gerçekleri unuttursan ellerim ellerindeyken. savaşlardan, silahlardan, ihanetten kaçabildiğimiz kadar kaçsak. bin yıl yürüdükten sonra hiç yetmediğine karar versek. zaman su gibi akıp geçse, olanların olmuşluğunu hafızamdan söküp atsan. bir derin kuyu ki içinde asırlık kahırlarla kıvranıyorum, beni o kuyudan çekip çıkarsan. saltanatta gözüm yok, sen o toprağın altından bir çıksan da güneş doğsa. bütün buzullar erise, kıyamet kopsa ama son bir kez yüzünü görsem. kafam yerinde değil ama seni üç beş defadan fazlaca öpebilsem. ne bileyim bir gülsen, bir baksan. tekrar yaşasan. dünyadaki tüm canilerin kalbini söküp sana getirsem de ömrüne ömür katsam. bedenin toprakla bütünleşmesini es geçsek ve sen kanlı canlı karşımda dursan. yemin ederim o sokaktan geçmezdim o şarkı çalmasa. aklıma zorum var zaten bunu herkes biliyor. seni çok özlüyorum, sana çok hasretim. ölmüş birine mektuplarım ulaşmayacak biliyorum ama sana yazmadan da duramıyorum. 

dudaktankaIbe

her yolu denedim. hiç yaşanmamış gibi de yaptım, olmuş bitmiş gibi de davrandım, çoktan unutmuş gibi de güldüm ama günün sonunda hep sana ağladım. bazen hiç uyuyamadım, bazen günlerce uyumak istedim. başka başka sokaklara daldım, saçma sapan insanlara bulaştım. herkes acısına bir kılıf uydurmuş ve hayata karışmışken ben ne yapacağımı şaşırdım. delirdiğimi kabullendim ama öldüğünü hâlâ idrak edemiyorum. geçen gün neden çiçeklerden nefret ettiğimi hatırlamaya çalışırken toprak kokusu doldu ciğerlerime, burnumun direği sızladı. hemen başka şeyler düşünmeye çalıştım. bilmem kaçla kaçı çarpıp yetmiş sekize pay etmeye çalıştım. bomboş sokakta yirmi iki tane araba saydım. dört defa yazdım, beş defa sildim. kalemi kırdım, defteri yaktım. sadece sen gittin ve ben delirdim. hepsi bu olmalıydı. hikâye burada bitmeliydi. ben kalemi de kırmıştım defteri de yakmıştım. neden hâlâ devam ettiğimi anlayamıyorum. neden burada olduğumu bilmiyorum. ben hangi hikâyede varlığımı sürdürdüğümü kavrayamıyorum. kafam bulandıkça bulanıyor. ne zamandı, nasıldı kestiremiyorum. tarihleri hangi kıyıya köşeye not düştüğümü hatırlayamıyorum. hiç var olmamış gibi yok olmanın gizini çözemiyorum. ben en son köşeyi dönecektim, nevrim dönmüş diyemiyorum. suskunluğumdan farklı farklı manalar çıkarıyorlar, doktorlarla haşır neşir ediyorlar oysa ben sadece merak ediyorum. noktayı koymayı mı unuttum, neden hâlâ tükenmiyorum? 
Reply