Peygamber (a.s.m) Yüce Allah'ın şöyle buyurduğunu bize aktarmaktadır:
"Ben kullarımdan bir kuluma bedeni, malı veya çocuklarıyla ilgili bir musibet verdiğimde, o da bunu güzel sabırla karşılarsa, kıyamet günü, onun için bir tartı kurmak veya bir divan neşretmekten haya ederim." (Hadisi, İbn Adî zayıf bir senetle rivayet etmiştir. bk. Irakî, Tahricu Ahadisi'l-İhya-İhya ile birlikte-, IV/70).
Ahirette musibetlerden elde edilen sevapları gördüğü zaman, insanın "keşke daha fazla musibet çekseydim" şeklindeki temennisi, dünyada iken, Allah'tan afiyet dilemesi arasında bir çelişki yoktur. Çünkü, Allah'tan afiyet dilemek, hastalığına şifa istemek, bir ibadettir, bir kulluktur.
Musibetlerin veriliş hikmetlerinin başında, insanlara acizliğini, güçsüzlüğünü göstermek ve Allah'a yönelip samimi bir yalvarışta bulunmasını sağlamak gelir. Nitekim, hadiste "Dua ibadetin özü" olarak değerlendirilmiştir.
Kur'an'da da, bu yakarmaya dair yönlendirmeler vardır:
"Ey Rabbimiz! Bize dünyada da ahirette de iyilik ver ve bizi cehennem ateşinden koru." (Bakara, 2/201).
Şehitler de mükâfatın boyutunu gördükleri zaman, bir daha dünyaya gelip tekrar, tekrar, Allah yolunda canlarını feda etmek isteyeceklerdir. Eminiz ki, insanların çoğu, yaptıkları güzel amellerinin güzel sonucunu gördüklerinde "Keşke biraz daha fazla yapsaydık..." diye hayıflanacaklardır.
Sonuç olarak, musibetin güzel sonucuna gıpta etmek, dünyada iken, ondan Allah'a sığınmaya engel değildir.
Selam ve dua ile...