Çoğu kişinin aksine uyumayı sevmiyorum. Gözlerim kan çanağı olsa da ya da delirecek gibi ama her zaman bir şeyleri kaçırdığımı düşünürüm ve kendimi yiyip bitiririm. Sonunda kendime kurduğum ve hayatın hâlâ devam ediyor olması üstüne sorumluluklarımla uyumayı bir zorunluluk olarak görmeye başladım. Her akşam on ikiden önce yatar sabah erken kalkarım. Gerçi şu sıralar çok zor uyku hapları olmadan gözüm kapanmıyor. Sadece uykusuz geçen günlerin içinde sıkışıp kalıyorum. Okuldan kaçıp sahile gitmeler, kendi kendine konuşmanın çoğalması manyak gibi kendi kendime düşüncelerimle kafayı sıyırmalık şeyler söylemek rutinim oldu. Her iki hafta da cuma günü hastane koridorları geciktirdiğim ilaçlarım dipte olan vitamin ve kan değerlerim sınavı takma ölüm değil diyen ailem, her şeyi sen biliyorsun diyen ergen okul arkadaşları, kendini toparlamaya başladın artık ölü gibi davranmıyorsun diyen hocam, dedikodudan iğrenerek duyduklarımı sindirmeye çalışırken dinlediğim arkadaşım, iki gülsen sana yazar diyen kankim, ayrıldım artık bitti kurtuldum diyen kankim. Ben ilişkilerde platonik takılmaya devam ederken etrafımda travma olucak şekilde olan ayrılıklar aldatmalar evlilerin sevgilisi olması hoşlandığım insanların imkansız olması yazsalar cevap vermem kendimi üzmeye niyetim yok bu sırada tek kalem oynatamayacak kadar berbat olmam. Sanırım iyi mi kötü mü haldeyim belli değil ama sonuç uyuyamıyorum. O saçma sapan ilaca da bağımlı olamayacak kadar parayonağım. Ben ilacı bile kendimden uzak tutuyorum sen kimsin yani çocuk?