Hz. Ömer, Cennet ehlinin kandili o büyük sultan, Halifeliği devrinde bir gün sabah namazını kıldırmak üzere seher vakti evinden çıktı… Mescid istikâmetinde gidiyordu ki, gecenin alaca karanlığında yıldırım hızıyla önünden sekiz on yaşlarında bir çocuk geçti…
O mâsüm yavru serçe kuşları gibi çırpınarak giderken, Koca Halife de ardından koştu ve onu kolundan yakaladı:
-Ey çocuğum, dedi, bu vakitte, böyle nefes nefese nereye gidiyorsun? Hiç senin yaşındaki bir çocuk gecenin bu vaktinde böyle koşar mı? Olacak şey mi bu?
Çocuk:
Ben, dedi, namaza gitmekteyim. Namaza gidilmez mi?
İslâm Devletinin reisi ve adalet tahtının sultanı, tâ gönülden bir âh etti de dedi ki:
-İyi ama, sana henüz namaz farz değil ki… Bu gayret nedir?
O altın kalbli çocuk, altın gibi bir kelime ile cevap verdi:
Ey büyük adam! Dün mahallemizde bir çocuk öldü. Ecel askeri kapımızda nöbet tutarken ben nasıl kendimi emniyette hissederim? Bu sebeple fırsatı ganimet bilip Rabbime kulluk etmek istedim!…
**Ölümden kaçmak için attığımız her adım, bizi meğer ölüme götürürmüş anladım.**