İlginç bir şey ya gerçekten. Bunu da bugün fark ettim birde, evet yaş günümü sevmiyorum, her ne kadar gün saysam bile, hatta sevmediğim için sayıyor bile olabilirim. Birde Aralığa yani doğduğum ay'a girince; hüzün çöküyormuş sanki. Gereksiz bir yorgunluk, tükenmişlik hissi var üzerimde. Depresyon mu ne anlamlandıramıyorum.
Yanılmıyorsam beş, altı ay öncesinde de aynı hisler vardı üzerimde de sebebini biliyordum o zaman. Ama buna rağmen, bazı duygu yüklü videolar yükleyip doğum günümün tarihine ayarlamıştım. Belki demiştim ki o zamana kadar duygu durumum toparlanır, ya zamanladığım videolara gülerim, ya da zamanı gelmeden silerim diye. Gel gör ki yine aynı yerdeyim.
Bazen mi? belki de hep, dünya da bir tek benim derdim varmış gibi dertlendiğim için kızıyorum kendime. Allah bana kaldıramayacağım yükte yüklememiştir biliyorum. Ama Aralık ayını sevdiğim kadar sevmiyorum, yirmi üç sayısını sevdiğim kadar sevmiyorum da. Garip bir varlığım biliyorum, kendimi bile isteye yormaya bayılırım mesela; takıldığım her konuya tekrar takılırken başka bi konu hakkında düşünürken bulurum kendimi. Zorumdur, ama çokta kolay severim, sevinirim. Oğlum anasını satayım bana "hassas biri" denilmesinden nefret ederim ama haklı olmaları canımı yakıyordur belki. Kafamın içinde ki bütün konuları hiç bir zaman düzenleyemedim. Bu yüzdende hiç bir zaman anlatmak istediğim bu olmadı....
Yaşamımın on altıncı senesi yirmi gün sonra dolacak. Yeni yaşım, belki "iyi ki doğdun" "doğum günün kutlu olsun" "güzel yaşlar" gibi süslü cümleleri duyacaksın, evet, ama şunu unutma eğer 'iyi ki' diyeceğim şeylerle gelmiyorsan, emin ol doğru kişiye geliyorsun. Çünkü ne yaşarsam yaşayayım, karakterim 'deli dolu' kelimesiyle anılırsa anılsın, benim kaderimde ki hüzün yaşamın soğuk ve gerçek yüzünü kulağıma fısıldayarak hatırlatacak. Ama en önemlisi her şey yaşamım devam ettiği sürece olması gerektiği şekilde olacak, inanıyorum.