elifsimaycelik

Kimse kimsenin acısını anlayamaz ya da aynı acıyı bire bir duyamaz..
          	Seni anlıyorum derde diller
          	Anlayana çok rastlanmaz....
          	Herkes kendi kaderinin getirdiklerini götürdüklerini bilir ,
          	Herkes acıyan yanıyla yaşar da
          	Acısını karşısındakine tam
          	olarak anlatamaz
          	Anlatsa da çünkü anlaşılmaz ..
          	Biri parmağı kesilse
          	öleceğini zanneder
          	Bir diğeri ölümü içinde her
          	nefeste hissederek yaşar...
          	Kimi rahattır yapar eder zerre kadar suçluluk hissetmeden yaşar ,
          	Kendini haklı olduğuna inandırarak uyduruk bahanelerle ...
          	Kimi de her gece yatarken vicdan mahkemesi yapar hayatında yer verdiği insandan hayvana kadar acaba hakkı boynumda vebal
          	olarak kaldı mı diye ...
          	Böyledir hayat ,
          	Alı moru yaşar iç içe ama kimse karayı yakıştıramaz kendine...
          	Herkes yaşar da bir şekilde
          	Kimse nasıl can vereceğini hesaplamaz
          	Soluğu durdukça ciğerinde ...
          	Diyeceğim o ki ,
          	Herkes biraz yanıyor içten içe ,
          	Herkes biraz üşüyor hayat içinde
          	Ve herkes yabancı en yakınına bile...
          	Ve herkesin canı yanmıştır can bildiklerinden bir şekilde...
          	Şu boş yeryüzünde yerin dibini hesaba katmadan yaşayacak kadar
          	Bencildir insan neticede ...
          	Anlamaz anlayamaz
          	kimseyi hiç kimse...!

elifsimaycelik

Kimse kimsenin acısını anlayamaz ya da aynı acıyı bire bir duyamaz..
          Seni anlıyorum derde diller
          Anlayana çok rastlanmaz....
          Herkes kendi kaderinin getirdiklerini götürdüklerini bilir ,
          Herkes acıyan yanıyla yaşar da
          Acısını karşısındakine tam
          olarak anlatamaz
          Anlatsa da çünkü anlaşılmaz ..
          Biri parmağı kesilse
          öleceğini zanneder
          Bir diğeri ölümü içinde her
          nefeste hissederek yaşar...
          Kimi rahattır yapar eder zerre kadar suçluluk hissetmeden yaşar ,
          Kendini haklı olduğuna inandırarak uyduruk bahanelerle ...
          Kimi de her gece yatarken vicdan mahkemesi yapar hayatında yer verdiği insandan hayvana kadar acaba hakkı boynumda vebal
          olarak kaldı mı diye ...
          Böyledir hayat ,
          Alı moru yaşar iç içe ama kimse karayı yakıştıramaz kendine...
          Herkes yaşar da bir şekilde
          Kimse nasıl can vereceğini hesaplamaz
          Soluğu durdukça ciğerinde ...
          Diyeceğim o ki ,
          Herkes biraz yanıyor içten içe ,
          Herkes biraz üşüyor hayat içinde
          Ve herkes yabancı en yakınına bile...
          Ve herkesin canı yanmıştır can bildiklerinden bir şekilde...
          Şu boş yeryüzünde yerin dibini hesaba katmadan yaşayacak kadar
          Bencildir insan neticede ...
          Anlamaz anlayamaz
          kimseyi hiç kimse...!

elifsimaycelik

Kim biliyor çayına kaç şeker attığını?
          Hangi rengi sevdiğini, dinlediğin müziği?
          Gülünce yüzünde beliren utangaç halleri?
          Şaşkınlığını, mesela aniden, Durgunlaşarak uzaklara daldığını?
          Denize her baktığında, gözlerinde,
          Huzurla hüzün arası gelgit yankısını?
          Martıların çığlığından daha fazla kopar,
          Haykırabilsen içindeki çırpınışların.
          Kim biliyor? Dilsiz sancılarını,
          Gece nöbetlerini,
          Hüsrana uğrayan hayallerini.
          Arabada cam kenarına oturma sebebini...
          Kim biliyor?
          Hiç kimse değil mi...!

elifsimaycelik

Anne, benim kızın!
          Can Sızın, cansızın cılızın, büyümeyenin, tahtını yapıp da bahtına el süremediğin...
          
          Büyüdüm bak, Kocaman kadın oldum.
          Kendi yuvamı kuralı çok uzun yıllar geçti.
          Alıştım mı diye sorarsan bana, Sabahları erken kalkmaya alıştım mesela.
          Çocukları okula göndermeye, çamaşırları ters çevirip makinaya atmaya, pilav yapmaya..
          Biliyor musun bu yıl salatalık turşumu bile kendim kurdum.
          Güzel oldu mu dersen, ne bileyim be anne. İtiraf etmek gerekirse seninkiler kadar güzel olmadı, sirkeyi biraz fazla kaçırdım sanırım.
          Beni bilirsin, elimin ayarı olmadı hiç, yüreğim gibi..
          Bazen mutfağa çekilip bi kahve yapıyorum kendime. Yüzümde hüzün, şuramda, ta derinlerde bi yerde iflah olmaz bir yalnızlık.
          Boğazımı sıkıyor içimdeki balıkçı yaka hissi.
          Keşke diyorum bu kadar uzak oturmasaydım sana.
          Yüreğim anne! Yüreğim öyle sıkışıyor ki bazen, ne yalan söyleyeyim çok korkuyorum ölmekten.
          Çocuklar anne, çocuklarım.
          Ne yapar bensiz.
          O kadar küçükler ki daha.
          Ben bile bu yaşta hala muhtaçken sevgine ve sana.
          Onlar nasıl başa çıkar diyorum hayatla.
          Biliyorum anne, biliyorum.
          Ölüm bile eskiyor zamanla.
          Evler eskiyor, Anılar eskiyor.
          Ve unutuluyor verdiğin emekler.
          Bırakıyor herkes bir gün bedenini toprağa... Ne olur anne, kendine iyi bak. İlaçlarını ihmal etme, doğru beslen, yürüyüşe çık, bitki çayı iç falan.
          Ne kadar uzak olursan ol, Güneş olmadan da uzanır bana gölgen. Yeter ki diyorum yeter ki, nefesin çekilmesin ensemden...!