emnlff

"Bileklerimde çiçekler yetiştiriyorum ben, kan kokan çiçekler. Yaralı çiçekler. İzlerim var, kesiklerim var. Kan kokan bir evde yaşıyorum. Çiçek kokmak nedir bilmem, bilmiyorum. Acının kokusu var ruhumda. Kavruluyor bedenim, sızım artıyor gün geçtikçe. Yaralı bir kuş misali çırpınıyorum. Merhemim yok, dêvam yok. Çözüm bulamıyorum. Kayboluyorum. Sol yanımda bir yangın taşıyorum. Gözlerimden okunuyor yaram. Sızım sızım sızlıyor yüreğim. Bir nefret var, sebebi yok. Çiçek değil sigara tutuyor ellerim. Çocuk yanım ölüyor. Hissediyorum bunu. Yaşayamıyorum. Bu yarayla yaşayamıyorum."

emnlff

"Bileklerimde çiçekler yetiştiriyorum ben, kan kokan çiçekler. Yaralı çiçekler. İzlerim var, kesiklerim var. Kan kokan bir evde yaşıyorum. Çiçek kokmak nedir bilmem, bilmiyorum. Acının kokusu var ruhumda. Kavruluyor bedenim, sızım artıyor gün geçtikçe. Yaralı bir kuş misali çırpınıyorum. Merhemim yok, dêvam yok. Çözüm bulamıyorum. Kayboluyorum. Sol yanımda bir yangın taşıyorum. Gözlerimden okunuyor yaram. Sızım sızım sızlıyor yüreğim. Bir nefret var, sebebi yok. Çiçek değil sigara tutuyor ellerim. Çocuk yanım ölüyor. Hissediyorum bunu. Yaşayamıyorum. Bu yarayla yaşayamıyorum."

emnlff

Kopsun ellerim, kesilsin yazmaktan. Geçmişimden geriye boğuk bir tebessüm, ve kıkırdıyor uzaktan. Ruhum o kadar bayık ki; bu hâle gelecek kadar çaresiz, yad ettiğim eskileri düşünerek ağlayacak kadar sevgisiz. İçten içe yok oluşu arzuluyor bedenim. Gençliğimin başlarında bir çam ağacı kadar yaşlı, sonuma göz kısığı kadar aralı, her bir zerrem ölümün eşiğinde ve yaralı. Yüzümdeki makyajın kalıcılığına yanıyorum; ağlıyorum, sızlıyorum, kıvranıyorum. Tekrar tekrar kalkıyorum ama dayanamıyorum. Az kaldı patlayacak göz torbalarım, dayanamaz hâlde düşüncelerimin bindirdiği ağırlığa. Ve kendimi hapsediyorum; hiçbir uğultuya maruz kalmayacağım ebedi sağırlığa. Normalin aksine geriye akıyor benim saatim. Kalmadı hiçbir söze, göze, takatim. Duygu fakiriyim, sefalet akıyor gözlerimden. Güneş mutluluğu simgeler, bana lav damlıyor gökyüzünden.

emnlff

En umutsuz olduğun yerdesin. Kafanı bir şeylere dayamış, bir şeyleri dinliyorsun. Kendinden başka her şeyi dinliyorsun. Herkesi de dinledin. Tekrar şaşırdın, tekrar ağladın, tekrar yenildin. Geçer dediler, geçmedi. Geçer dedin, biliyorum dedin, yine de geçmedi. Yemedin, yedin, sigara içtin, çok sigara içtin ama unutamadın. Yalnız kaldın, kalabalıkla taştın, çok konuştun, çok sustun, çok gezdin, çok uyudun, hiç uyumadın, sadece pencereden baktın. Oyalandın, umutlandın. Birazcık bayatladı numaraların. Az okudun, sonra çok okudun, çok yazdın, çok fazla yazdın. Hem ona, hem kendine, hem insanlara yazdın. İnsanlara anlattın, insanları dinlettin, insanları susturdun. Sonra dinlemediler, onlara kızdın. Ağladın, yalnız kaldın, dövündün, bağırdın, kavga ettin, durmadın, yılmadın. En yakınını, en uzağını, en tehlikeli olduğunu, en tehlikeli bulduğunu seçtin. Umutlandın, umutsuzluğa kapıldın. "Beni yalnız bırakır mısınız?" da dedin, "Müsaitsen arayabilir miyim?" de. Geçti sandın, geçmedi. Ağlamadığını sandın ama gözlerin doldu. Özlemediğini sandın ama içinde acıyan bir şeyler vardı. Anlamdıramadın, anlamdırdın ama konduramadın. Kondurdun ama yakıştıramadın kendine. Unuttum dedin, unutamadın. Unuttum dedin, yalanladın. Unuttum deyince hatırladın. Hatırladıkça kanattın kendini. Anılara sığındın. Milyonlarca kez hatırladın, sonsuz kere ağladın. Anıları sevdin, anıları kokladın, onları öptün. Kokuları unuttun, sesleri unuttun, fotoğraflardan yoruldun. Çok dinledin, dinlediklerine ağladın, ağladıklarına kızdın. Kızınca bağırdın. Bağırırken sesini beğenmediğinden midir nedir, konuşmak istemedin sonra. Baktın, umutlandın, dayanamadın ama eve gidince yine ağladın. Öğrendin, gördün, geçirdin, kaçırdın, kaçındın, tekrardan yapmadın, tekrardan kanmadın. Tekrardan kanamadın, hâlâ dirisin. 

emnlff

Algılarım kapalı, benliğim yitik. Neyi sevip sevmediğimi hâlâ bilmiyorum. En sevdiğim rengi unuttum. En sevdiğim şarkıyı bulduktan sonra bir daha dinlemedim. En sevdiğim çiçeğin mezarıma dikilmesini vasiyet ettim. Adını dâhi bilmediğim şarkılar dinliyorum. Kâbuslarla yatıp kâbuslarla kalkıyorum. Uykularım da benim gibi bölünüyor. Fiziksel acıları hissedemiyorum. Bulantılarımdan kurtulamıyorum. Ne yaptığımı inan hiç fark edemiyorum. Yoruluyorum. Beş kat merdiven çıkmış gibi değil üstelik, suyun altında kilometrelerce koşmuş gibi. Susuyorum, hiç konuşmamış gibi. Duymuyorlar beni, duymasınlar zaten. Soluyorum. Çiçekler gibi değil üstelik bir fotoğraf gibi. Usulca, fark ettirmeden, renksiz oluncaya dek soluyorum. Kaçıyorum. Neyden kaçtığımı bilmeden, bacaklarımda kımıldayacak güç kalmayıncaya dek. Bitiyorum. Cebimdeki para gibi değil üstelik, içi görünmeyen bir kalemin mürekkebi gibi. Ansızın, hissettirmeden. Kayboluyorum, mahvoluyorum, bitiyorum, bittim.

emnlff

Kan kusup zehrimi akıtıyorum bu gece ruhuma. Sen giderken sükutu taç edişim, sabaha kadar kaldırım kenarında kanayışım ne zaman gelse aklıma, kafama balyoz darbesi yemişçesine sendeliyorum. Zihnimde sürekli yaralarıma merhem olduğunu söylediğim an yankılanıyor şu sıralar. Yalan söylemişim. Sen ne merhem olmuşsun, ne de yaraların kabuk tutmasına müsade edermişsin. Dirayetsiz yüreğimin seni seçişinden beridir de sızlar şakaklarım. Başım omzuma ağır gelir, çürümüş bedenden beterdir hâlim. Tüm bu serzenişlerimi doğurdu tasalanmalarım. Şimdi sıksam bir köşede kafama, yazarlar mı otopsi raporuma adını? Boş versene sevgilim, varoluşum bir intihar zaten.

emnlff

Ölüm gibi gözleriniz. "Bu bir iltifat mı?” Hayır bayım, bu bir iltifat değil. Siz, ölümün ta kendisisiniz. Ah, ne zor şimdi bunları size anlatmak. Sessiz bir intihar gibiydi gidişiniz. O günden beri kalbimi uzun ve korkunç duvarların arasında saklıyorum. Ve artık o kadar korkutucu gelmiyor o duvarlar. Kendimden ve kalbimden bir hayli uzağım. Bir hataydı sevmek. O simsiyah kalbinize, papatyalar açtırmak imkansıza yakındı. Artık gülemiyorum, artık sevemiyorum, artık ağlayamıyorum, artık kahkalar atamıyorum bayım. Bakmayın öyle gözlerime, zira ben daha hiçbir şey anlatmadım. Siz, sizi seven kadını çoktan öldürdünüz. Boğdunuz onu, nefessiz bıraktınız. Çırpındı önce, kurtulmak istercesine. Bakmadınız gözyaşlarına, gözlerinizdeki acımasızlığı gördü, ve çırpınmayı bıraktı. Bilemezsiniz siz. Sahi siz, hiçbir şeyi bilemezsiniz. Ben, katilimi sevdim. Ölümüm kaçınılmazdı. İnanmak istedim, aşk ve güzelliğe. Oysa ben şimdi bunlardan çok uzağım. Gözlerimden okunmaz artık hüznüm. Siz, içimdeki mutlu kız çocuğunu çoktan boğdunuz. Artık, hiç olmayacak hayaller kurmuyorum. Çiçekleri izlemiyorum. Pembe ojeler sürmüyorum. Saçlarımı kısacık kestim, artık okşayamıyorum.

emnlff

Kırgınlıklar var içimde bayım. Siz bilemezsiniz bunu. Kabuslardan uyandım. Ellerim üşüyordu. Tozpembe düşlerimi simsiyaha boyadılar. Ben, toparlayamadım ondan sonra. Bilir misiniz, ben en çok papatyayı severim. Onu da söküp alıyorlar. Bu insanlar, çok acımasız bayım. Narin kalpleri titrek eller koruyamaz, ben koruyamadım. Sahi, benim kalbimde bir kış gecesi saklı bayım. O soğuğa rağmen, karlı yollardan dans ederek geçiyorum. İnsanlar birbirlerini, ben ise kendimi sarıyorum. Mesela, dün gece bir ağlama krizinden sonra, kendime sarılıp saçlarımı okşadım. Bu, iyi bir şey olmalı. Benim en güzel papatyam sizsiniz bayım. Güzel yapraklarınızı korumak için siper ettim kendimi acımasız yağmurlara. Bir hayli yorgunum artık. Bir camkırığı var şimdi elimde. Bir süredir bakışıyoruz. Bu sefer kendi ellerimin değil, onun tenimi okşamasını istiyorum. Ben, sanırım sandığımdan da yorgunum. İntihar eden insanlara hep yakınlık beslemişmdir. Onlar bedenlerini öldürdüler, ben ise ruhumu. Defalarca yemin etmeme rağmen, hıçkıra hıçkıra ağlıyorum. Gözyaşlarımı kendim siliyorum. Güçlü kızlar gibi, değil mi bayım?