Hayat, bilinmez bir zamanda doğmuş. O doğduğu anda, bir kere göz kırpması ile bir tabiat oluşmuş. İçindekiler; Neşe, Eğlence, İyilik ve Sukünet'miş. Sukünet, Hayat'a annelik yapmış, Neşe bu tabiatı bir ülke ilan etmiş ve oy birliği ile başkan seçilmiş, İyilik o ülkedeki en kadim varlık olmuş, Eğlence yeni varlıklar oluşturup ülkeyi genişletmiş. Herkesin bir görevi varmış. Düzen, isminden anlaşılacağı kadarıyla düzeni sağlamış ve Kadim'in en yakın dostu olup Hayat'a bir sürü şey öğretmişlerdi. Hayat, iyi bir sonsuzluk sürüyordu fakat fazla mutluydu. İçinde bir yerde bir boşluk vardı, öylesine yaşıyormuş gibi hissediyordu. Sonra içinde bir his oluştu, hemen Eğlence'ye gidip onu diriltmesini istedi. Dirilen şey, Yalnızlık'tı. Hemen arkasından Keder, Hüzün, Sıkıntı, Kötülük ve Sorun ortaya çıktı. Neşe onları bu diyardan sürdü ve Kötülük'le anlaşıp tabiatı ikiye böldü. İki ülke vardı artık. Aydınlık ve Karanlık. Bu iki ülke, çok geçmeden savaşa girdi fakat Hayat Karanlık ülkesinin prensesi Keder ile gizlice görüşmeye başlamıştı. İkisi de gençlerdi, akılları başında değildi, ne Aydınlık'a, ne de Karanlık'a ait olan Gizlilik onların gözlerini boyamıştı. Evet, Aydınlık'a ait olan, Aşk'a düşmüşlerdi. Hayat ve Keder beraber olamadan yapamıyorlardı. Neşe git gide değişiyordu, ülkeyi savaşa sokmuştu. İki taraf da yıllarca Savaş'ın yüzünden durmuyorlardı. Keder, ağır yaralı, Hayat ise sıkıntısızdı. Keder'i unutmuştu sanki. Artık Eğlence ile bir ilişkideydi. Ne olacağını hiç bilmiyordu ama eskisi gibi bir şey hissediyordu, YALNIZLIK. Hemen kendini topladı ve Eğlence'den ayrıldı, Keder'e koştu. Savaşın ortasında Keder, Hayat'a sarıldı ve onu iki ülkenin arasında öptü. Aydınlık ve Karanlık onları terk etti fakat onlar hiç ayrılmadı. Hayat, katlanmak için fazla iğrençti, Keder ise yaşanmak için fazla Hüzün'lü. İkisi de birbirlerini dengelediler. Son bir kez sarıldılar orada. Taşa dönüştüler. İşte, Keder ve Hayat'ın ayrılmazlığı, aşkı buydu. Onlar beraber olmadan yapamazlardı.