empty-note

şu amına koyduğumun mesajına aktif olup niçin bakmıyorsunuz

empty-note

yarın dateim var
Reply

empty-note

baskalarıyla konusuyom
Reply

empty-note

unuttum la
Reply

empty-note

şu amına koyduğumun mesajına aktif olup niçin bakmıyorsunuz

empty-note

yarın dateim var
Reply

empty-note

baskalarıyla konusuyom
Reply

empty-note

unuttum la
Reply

empty-note

sigarayı nasırlı, tombul parmaklarıyla sardı o güzel kız. sardığı kağıdın içinde ki o tütüne hayatını bağlamıştı. kağıdı incecik, sıkıca sarmıştı, kağıdı pütürlü ve kırmızı diliyle sabitledi tütün kağıdını. ateşi yaktı ve özgürlüğe kavuştuğunu düşündü ama bilip de bilmek istemediği bir şey vardı o güzel, kıvırcık, kumral kızın.. her özgürlüğe kavuştuğunu düşünüp içine çektiği duman o'nu adım adım ölüme götürüyordu. 
          
          kimsecikler yoktu yanında. dün harabe bir gece yaşamıştı ve o geceden kalan ufak not parçaları vardı. 
          güneş ışığı çarparken hafif makyajlı yüzüne hızlı hızlı içiyordu sigarasını.
          durdu ve düşündü "nerede yanlış yapıyordu?",
          "saf olması iyi miydi yoksa kötü müydü?" bu tarz sorular kafasında gezinip beynini işgal ediyordu ve o sırada kapısı çaldı. sigarasını bitirmişti, ağzına dolu küllüğe bastırdı sigarayı ve kapıya adım adım gitti ama bilmiyordu ölüme adım adım gittiğini.
          -
          kapıyı açtı ve silah sesi tüm apartmanı inletti. 
          komşular yukarı çıkarken kimsecikler yoktu çünkü; o kapıda ki kişi o güzel, kıvırcık ve kumral kızın ta kendisiydi. 
          ilk en sevdiği şeyi yaptı sigarasını yaktı, içti ama ortamda sevmediği bir şey vardı "yalnızlık." o yalnızlık kızı öldürmüştü. kızı kendisi öldürmedi aslında kızı; yalnızlık, acı, üzüntü, darbeler, iç savaşı, el uzatılmamış bedeni öldürdü onu.

empty-note

sevgilim..dönmeni beklemek o kadar zor ki ama en zoru ne biliyor musun? gittiğin hâlde, dönmeyeceğini bildiğim hâlde seni beklemek. 
          gittin ama tek gitmedin. umudumu, kalbimi, hayallerimi, sırlarımı da alıp götürdün. almadığın bir tek şey var o da senin için çırpınan senin adını haykıran küçük, titrek bedenim. 
          evet sevgilim..seni affetmeyeceğim. "affetmeyeceğim." diyorum da.. karşımda durup gözlerimin içine bakıp da seni affetmem gerektiğini söylersen sana karşı ördüğüm bu duvarı iki saniye bakman ile yerle bir edebilirsin sevgilim. biliyorsun.

empty-note

kapkaranlık bir oda ne penceresi var ne de bir kapısı. 
          ortasındayım, tam ortasında.
          nefes nefese kalmış, ağlıyorum.
          bir damla, iki damla..
          etrafıma bakıyorum, koşuyorum, yardım çığlıkları atıyorum.
          gelen yok, giden de yok.
          kimse yok.
          bu sefer beynimin içinden bir ses yükseliyor; "yalnızsın, senden bir bok olmayacağı çok belli git sık kafana, git öldür kendini." gerçekler yüzüme vuruyor.
          bağırıyorum. "sus artık, sus!" 
          insan hiç beyninde ki sesi azarlar mı? ben azarlıyorum.

empty-note

çok mutsuzum, yalnız kalmak istiyorum. şarkılarım, kulaklığım, sigaram ve kedim ile başbaşa kimsenin benimle konuşmadığı bir ortam istiyorum. kimse tek kelime dâhi etmesin, ismimi söylemesinler mesela, nasıl olduğumu, ne yaptığımı sormasınlar. kimse benimle muhattap olsun istemiyorum. yorgunum, dayanılmayacak kadar çok yorgunum. uyumak istiyorum, olmuyor. düşüncelerimden kaçmak isterken daha çok çarpıyorum saçma düşüncelerime. kafama bir kez daha vuruyorum düşünmemek için. daha çok çoğalıyor düşüncelerim. kurtulmak istiyorum bu şeylerden.

empty-note

çürümüş bedenimin içinde ki solmuş kalbim gün geçtikçe daha fazla kırılıyor, sol göğüsümde ki çatlaklığı görün efendiler. her gün daha fazla oluşan o kırmızı, acınası çizgileri görün. yeşil bir orman da uzanan beyaz kızı görün. yardım edin, gülün, konuşun, yanına gidin. gözlerini kapayamayan çürümüş şu bedenin gözlerini kapatın tanrım. her gün daha fazla kırılan o solmuş kalbi al. ey göklerin tanrısı, sesimi duy. beni yanına al yoksa bir gün gelecek ve zorla senin yanına geleceğim. eğer bir gün tanrının yanına gidersem bunu videoya alacağım. en sevdiğim şarkıyı açıp tebessüm edeceğim, en sevdiğim içkiyi içip gülümseyerek gideceğim. vedalaşmak hiç bir zaman sevdiğim bir şey olmadı, senin yanına gelirken de kimse ile vedalaşmayacağım tanrı.

empty-note

siz bilmezsiniz, adımı o'nun ağzından duydukça içimin nasıl da hoş olduğunu.
          siz bilmezsiniz, gözlerimin içi bir tek o'na  baktığım zaman parladığını.
          siz bilmezsiniz, o'nun mutlu olduğunu gördüğüm zaman ne kadar da mutlu olduğumu.
          siz bilmezsiniz, o'nun en sevdiği şarkıyı saatlerce dinlediğimi.
          siz bilmezsiniz, o her defa üzüldüğün de canımın ne kadar acıdığını.
          bilmezsiniz siz. 
          her anımı o yanımda olmasa bile o'nun ile geçirdiğimi.

empty-note

sevdiğin birisi gidince anlıyorsun ikiden bir kaldığını, sabah uyandığın zaman iki bardak değil de bir bardak çıkardığın zaman görüyorsun hayatın gerçekliğini. sevdiğin biri gittiği zaman hissediyorsun kalbinin bir yanı da onunla birlikte bir kuş olup da uçup gittiğini. son diyorsun, bu sefer son. ağlamak yok. aynaya bakıp "kirpiklerinin ıslanmasına izin vermiyorum." diyorsun kirpiklerin ıslak iken. günler kendine yalan söyleye söyleye geçiyor. koltukta oturup bomboş bir şekilde yere bakarken anlıyorsun tamamen bittiğini, gittiğini. geçmiş olsun.