ens0leiille

Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin. Bir kokusu var, bütün çiçeklere değişmem. Bir ışığı var, bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz.
          	
          	Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam, seni özlediğim içindir. Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni; seni özlediğim içindir. Yaşıyorsam; içimde umut varsa, yine seni özlediğim içindir.
          	
          	Seni bunca özlemesem; bunca sevemezdim ki!
          	
          	- "Beşinci Mektup", Ümit Yaşar Oğuzcan

ens0leiille

Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin. Bir kokusu var, bütün çiçeklere değişmem. Bir ışığı var, bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz.
          
          Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam, seni özlediğim içindir. Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni; seni özlediğim içindir. Yaşıyorsam; içimde umut varsa, yine seni özlediğim içindir.
          
          Seni bunca özlemesem; bunca sevemezdim ki!
          
          - "Beşinci Mektup", Ümit Yaşar Oğuzcan

ens0leiille

"Bazen akşam rüzgârı estiğinde nefes alabildiğimi hissettiğim için ne kadar şanslı olduğumu düşünürüm. Cehennemde rüzgâr olmadığını söylerler. 'O halde burası cehennem olmamalı Ne şanslıyım!' derim. Öyle ki günün yirmi dört saati içinde, sadece o ana sahip olarak yaşayabileceğimi hissederim. İnsanlar olarak epey karmaşık yaratılmış olsak da bazı yönlerden son derece basitiz. Yalnızca nefes almanın güzelliğini hissedebildiğim ufak bir zamana, günde bir saatliğine ya da on dakikalığına da olsa, hayatta olduğum için bunu hissedebiliyorum diye düşünebileceğim bir zamana sahip olsam, yeter.".
          
          -Hyunam-dong kitabevi 

ens0leiille

"Ne yalanı?"
          
          "Bazen, bir şeyi söylemediğimiz gerçeğinin kendisi bir yalana dönüşür ya... Söylememiş olmamız genelde mühim değildir ancak kimi zaman bir soruna dönüşebilir."
          
          "Kimi zaman..." diye uysalca sordu Seungwoo.
          
          "Karşımızdaki kişi belirli bir duyguyu kucakladığı zaman."
          
          Seungwoo sırtını yeniden koltuğa yaslayıp tekrarladı:
          
          "Belirli bir duygu..."
          
          Tekrar bir sessizlik ve tekrar Seungwoo konuştu:
          
          "Sizinle tanışmadan önce yazılarınızı okumuştum."
          
          "Öyle mi?" dercesine başını çevirip Seungwoo'ya baktı.
          
          "Yazılarınızı okurken nasıl biri olduğunuzu merak etmiştim. Sizinle tanıştıktan sonra tahmin ettiğimden farklı olduğunuzu gördüm."
          
          - Hyunam-dong kitabevi 

ens0leiille

Bunca zaman duygularını dizginlemek adına çok fazla enerji harcadığına bakılırsa, hepsi hâlâ derinlerinde varlığını korumuş olmalıydı. Bundan sonra geçip gitmelerine izin vermeliydi. Bir süre daha ağlaması gerekiyorsa, ağlamalıydı. Ardında bırakmaya devam ettikçe, geçmişini düşünse de artık gözyaşı dökmediği günler gelecek ve o zaman ellerini uzatarak şimdiki anını kucaklayacak, tüm gücüyle ona sıkıca tutunacaktı.
          
          - Hyunam-dong kitabevi

ens0leiille

Bu kitabı gördüğüm an bile içime huzur doluyor
Reply

ens0leiille

"İkinizi iyi birer partner olarak görüyormuş. Partnerler sadece hedefleri bir olduğu müddetçe birlikte ilerleyebilirmiş. Hedefleriniz yüzünden birbirinizin yanında olmuşsunuz. Bir kişinin hedefi değişirse yolları ayırmaktan başka çare olmazmış. Seni çok sevseymiş senin ardından gidermiş. Bunu yapamadığı için üzgün olduğunu söyledi.."
          
          -Hwang Bo-reum, “Hyunam-dong Kitabevi”

ens0leiille

Kimseye sözüm yok, vakit geç, yağmur hızlı, hava sert; insanlar uykularındalar. Söz söylemek bana düşmez zaten, konuşuyorum öyle, dinleyen varmış gibi. Gececiler belki, bir de erken de yatsa, geç de, bir türlü uyku tutmayanlar. Onlar herhangi bir meşgaleye vermişlerdir kendilerini; geçmişi didiklemek, cümlelere, görüntülere, kaygılara, arzulara gömülmek, ne varsa ellerinde ya da ne geçirmişlerse ellerine, daha fenası neler kalmışsa. Ne ki onlar da geceye sokakta, caddede değil, ev içlerinde sığınıyorlar- iç kabuk, dış kabuk, zarlar, duvarlar. Onların hızına yetişmek de imkânsız; kim yarışabilir düşmenin hızıyla. Dibe yahut aşka. Neyse.

ens0leiille

Her duyguyu içten yaşamak. Dışarıya belli etmemek için çabalarken, yakalandığında boğaza oturan bir düğüm, kalbi ağırlaştıran görünmez bir yük gibi olur.
          İnsanların diline düşen kelimeler: “kırılgan”, “zayıf”, “her şeyi kafasına takan”, “duygusal”. Sanki günlük hayatın sıradan etiketleri haline gelir. Onlar kulağımda yankılanırken, kendime sorarım: 
          İyi mi bu, kötü mü?
          
          Evet, kolayca inciniyorum. Evet, fazlasıyla duygusalım. Belki de gerçekten narin, dayanıksız bir yanım var. Bunun farkındayım. Kabul.
          
          Ama bu bir hata mı? Yanlış mı? Özür mü dilemeliyim bunun için?
          
          Hayır. 
          
          Yine de içimde bir ses susmuyor. Susturamıyorum.
          
          Neden böyle olmaktan korkar oldum, hatta nefret eder oldum? Neden gözyaşlarımı tutamadığımda, kalbimden geçenleri söylediğimde suçlu olan ben miçim gibi hissediyorum? Neden sonunda, içten içe, bu yargılara hak veriyorum?
          
          Her şey, ayazda yalın ayak yürümek istemem kadar çılgınca hissettiriyor.
          Kızılay’dan Gölbaşı’na durmadan koşabileceğime inanacak kadar saçma geliyor.
          Bir fırtınanın ortasında açan güneş kadar anlamsız hissettiriyor.
          
          Ben bana bile yük oluveriyorum.
          Ben bana bile fazla geliyorum.
          Ben bana bile tahammül edemiyorum.
          
          Yine gökyüzünde ay ve karanlık bi' yerdeyim.
          Sessizliğin huzurunda gürültülüyüm.
          
          Ve yine gökyüzüne güneş doğacak,
          Kapansa gözlerim bi' gün, benden bu sözler kalacak.
          
          -asila

ens0leiille

Geceleri gökkuşağına boyamak mıdır suçum?
          herkes bağırırken şiirler okumak mı, susmak mı sözün bittiği yerde, kusmak mı sindirebildiklerinizi?
          apansız uykum kaçıyor kaç gece, bu da mı aleyhime kanıt?
          
          Sondan saymaya başladım adları böyle hoşuma gidiyor beğenmeseler de seviyorum ellerimi, hep olmayacak düşler görüyorum, yenileceğim kavgalara giriyorum durmadan.
          
          İtiraf ediyorum...
          
          Silin adımı listenizden,
          yokum; aslında bir oyun olan kavgalarınızda ve
          aslı bir kavga olan oyunlarınızda.
          Kirli sevinçlerinize ortak etmeyin beni.
          Gözyaşlarınızı da paylaşmıyorum.
          Yalan övgülerinize ihtiyacım yok.
          Gıyabımda kesinleşmiş hükümler verin.
          Bir sürgün nereye sürülebilir?
          Gölgeler kelepçeye vurulur mu?
          Çekilin, yürümediğiniz yolları(mı) kirletmeyin.!
          
          -Dostoyevski, "Suç ve Ceza"