...Sonra ben o ateşte yüzmeyi öğrendim. Ben kül olurken hayat bir rüzgar yolladı bana ve beni binlerce parçaya ayırdı. Sonra güneş açtı ve hayat dedi ki sen ölsen de sen bitsen de senden geriye toz tanelerin kalsa da devam edeceksin. Ben ne zaman istersem o zaman yok olacaksın. Canım ne zaman isterse o zaman öleceksin. Ateşte boğuldum.
Sonra yaratıcı göğsüme bir fidan dikti. Dışıma akıtamadığım yaşlarla onu suladım. O fidan büyüdü büyüdü ve zehirli sarmaşıklarıyla ruhumu bedenime hapsetti.
Ne öldüm ne de yaşadım.
Bağırmak istedim defalarca kez. Kurtulmak için kendimden, her şeyden. Bağırırsam geçer sandım. Bağırdım geçmedi. Etimi lime lime kestim, geçmedi. Ruhumu bir kasaba sattım binlerce insana tattırdım ama hiç birinde bulamadım kendi ruhumu. Ben, en çok benden korktum. Öylesine korktum ki aynadaki yansımamdan, aynada başka yüzler hayal ettim. Ben, en çok benden nefret ettim. Ben, en çok benden kaçmak istedim. Herkesten kaçabilirdim, her şeyden kaçabilirdim ama ben imkansızı seçtim ve kendimden kaçamadım.
Ruhum sarmaşıkları tek tek kesti ama keserken kanatlarını yaraladı. Yine kaçamadım.