chezmeri

“Sessizlik. Sessizliğin varoluş sebebi seslerdir. İnsan seslerden kurtulmak için ise çabalayıp durur. Bazı insanlar şanslıdır. Onların ruhu sessizdir. Stresten, kaostan arınmış insanlardır. Hayatta pek zorluk çekmezler çünkü iki de bir içerden savaş vermek zorunda değillerdir. Ama herkesin öyle bir lüksü yoktur. Çoğu insan seslerinden zarar görür, kürekle çeker sonunda duran sessizlik adasına ulaşmak için. Çünkü sesler seni mahveder, kaybolursun, kahrolursun. Dursun istersin, ruhunun karmaşıklığı düzelsin istersin. Doğru düzgün düşünemezsin, bir sağa bir sola savrulup durursun. Kafanın içindekileri susturamadığın sürece, sen istesen bile yaşayamazsın.” 
          
          Leyla Belgin, yirmi üç yaşında, Ingilizce ve Almanca Dil ve Edebiyat öğrencisi. Bir gece, yurtta kaldığı odasının dolabından bir ceset düşüyor göğsüne. Kendisinin yapmadığını bildiği halde, suçlu olduğunu biliyor. Bu dolabından düşen ilk ceset değil çünkü. Geçmişindeki hayalet mi, geleceğinden bir haberci mi, bilmiyor.
          
          Aktan Emil Öztas, yirmi altı yaşında bir avukat, çoçukken aşık olduğu ve on senedir görmediği kızın dolabından kendi öz kuzeninin cesetinin çıktığını öğreniyor.
          
          Vanilya kokan kız, yağmur gibi kokan adamı hatırlamıyor. Yağmur kokulu adam, kızın avukatı oluyor ve ruhlari küs bir şekilde, birbirlerine dokunamayan ellerle, beraber katili arıyorlar.
          
          ️
          
          https://www.wattpad.com/story/346454724?utm_source=ios&utm_medium=link&utm_content=story_info&wp_page=story_details&wp_uname=chezmeri&wp_originator=OKzoM8hy9dAgrbYEwQU%2B8jtmaHWK9z2nHWcWHEfLB8T7Q6Tz92SkSCZd5nZ64mPb7bN2E1IPr9uHtQY5e%2FYv37eceHTpNZWBgWm253t2vvMaAYWjYu%2BD6ku2Er6dVvM%2F