ethonnia

Kayboldum.

ethonnia

Ufak bir süzülüş , bir yaprağın minik minik rüzgarda dansı ..
          
          Göz alabildiğine uzanan ağaçların onlarca yaprağı arasından hastalıklı bir dala konuvermek belki de biraz şans işidir. Hastalık adım adım ilerler , damarlarınıza yapışır. Ama onu durdurmak demek , yaşamını aldığın dalı koparmak demekti. Her yaprak korkardı buna. Tıpkı sonbaharın hüznünde tüm kardeşleriyle beraber hayata gözlerini yumanlar gibi , tıpkı hayatının baharında koparılanlar ve yalnız gözlerini yumanlar gibi. 
          
          Bazen hayat öyle acımasız olur ki , bağlı olduğunuz dalı koparıp rüzgarda süzüleceğinizin özgürlüğü aklınızı başından alır ve kendi dalınızdan kopup yitmeyi göze alırsınız. Korku bedeninize adım adım işler , tabi ki bir yaprak değilseniz.
          
          İnsanlarda korku iki ağaç olarak timsal edilmiş akciğerleri karartır. Hastalık belki de sahip olduğunuz en büyük hazineyi , beyninizi ele geçirir. Ne midir hastalık? Hastalık insanın kendisinin içindedir , bir yaprak gibi dalından alınmaz ama insanlarda değil de çocuklarda vardır bu dal. Aile , eğer zehrini , hastalığını yaprağına bırakırsa ; tıpkı çocuklar gibi bazıları şanssız doğar. Bazıları hastalıklı olur. Yetişkin olana kadar böyle bir şeraitle karşılaşmadıysanız , muhtemelen hastalığınız içinizde zincire vurulmuştur. Onu çıkarmak , kendinizi ölümün soğuk ellerine bırakmak sizin elinizdeyken onu zaptetmek de sizin elinizdedir. Bu hastalığın adı , aslında bir savaştır. Kılıçla okla yapılan bir savaş değil , doğru ile yanlışın . iyi ile kötünün . bilinen ile bilinmeyenin savaşıdır beyinlerde. Ve bazı şanssız ve hastalıklı insanlar , bu savaşta kendine bir koruyucu ve yardımcı arar. Çünkü tek başına kendi düşünceleriyle savaşamayacak kadar güçsüzdür. Ama olur da bir hastalıklı , dayanağına tam alışmışken yalnızlığıyla savaşırsa .. bu savaş içinde bir şeyleri öldürür. Zaman geçer , ve daha çok kurban verilir. En sonunda eller boğaza sarılır , nefessiz kalana kadar sıkılır. Ölüm tanrısına ufak bir melodi fısıldanmaya başlar , ve ölümün provası yapılır.

ethonnia

Kısa Hikaye
          
          Paralarını bir yelpazenin sallanışı gibi sallayarak yerleştirilmeye hazır hale getiren , yuvarlak pahalı gözlüklü , şık giyimli adam pencereden dışarıyı süzüyordu. Taştan zemine sistematik bir şekilde uzanmış cesede baktı. Siyah deri eldivenlerini itinayla sıyırarak ay ışığını karşılayan pencereye doğru ilerledi. Tam bu sırada paralarını demir kutusuna yerleştiriyordu. Öksürdü. Paltosunu omzuna alıp kutusunu da ucundan tutup pencereye doğru ilerledi. Duvarlarda sallanan tek çivisi düşmüş tablonun gıcırtısı doldurdu odayı. Sırayla yerdeki kanların süzülüşünü , ardından da ayı süzdü. Beyazlığına karışan kırmızı gözlerle ona baktı. Bir endişe kapladı zihnini .. alt katlardan gelen kapı ve koşma seslerine uyandı. Kutusunu tekrar açıp içindeki paketten bir sigara çıkardı. Ağzına yerleştirdi ve çakmağın alevinin odayı aydınlatabileceği bir karanlıkta , ay ışığı sayılmazsa , sigarasını içmeye koyuldu. Her bir kapı kırılışı sesi , ah git gide yaklaşıyordu. Her bir kapıya dayanan polislerin sesi koridorda yankılanıyordu. Komiserleri sessiz olmalarını emrederken , onlar her bir odayı basıyordu. Azılı bir suçluyu yakalamak için … 
          
          Adımlar iyice yaklaştı. Durdu , durdu. Tutulan nefeslerin kaçışı duyuldu. Korku odaya sızarken , hafif kurumaya başlamış kan kokusu odayı doldurdu. 
          
          Ağlamaya yüz tutmuş ses tonuyla , 
          
          “İşte , bir efsane daha öldü.” 
          
          Kapı kırıldı…
          
          

ethonnia

Ay Güneş olup parıldar , karanlığın varlığını aydınlığa bırakmasına saatler varken .. 
          
          Birilerinin zihni .. geçmişe bulanır usulca .. 
          
          Güneş , ışık ışık .. yavaş yavaş yakar bedenini de .. 
          Ay , evre evre .. saniye saniye kaybolur da .. 
          Geçmişe ne düşer .. 
          
          Zihni bulanan .. 
          Geçmişi kararanın .. 
          
          Geleceği nasıl inşa olunur? Olunmaz mı? Olunmasın .. bu günümü yalnız bıraksa , doyurmaz mı iştahımı?
          
          Güneş aydınlatır mı , güneş zihnini aydınlatır mı?
          Ay evre evre , evre evre kaybeder mi kendisi gibi her şeyi? 
          
          Hiç biri mi? Hiç biri başa çıkamaz mı geçmişle .. 
          
          Hatıralar .. 
          Yaşanmışlıklar .. 
          Sevilmişlikler .. 
          
          Gecelerin günleri kovalayamadığı .. ayın güneşi yakaladığı bir günde unutacak geçmişi ... 
          
          Herkes ..