sezeninmisrasi

merhaba evgeny

sezeninmisrasi

şimdilik hoşça'kal sanat eseri güz çiçeği adam*
Reply

sezeninmisrasi

dinlediğim o şarkıyı ve yazıyı hâlâ saklıyorum ama o yazıya katmayı düşündüğüm diğer yazıları sildim, tekrardan yazmak da gelmiyor içimden. 
Reply

sezeninmisrasi

balık yılın son günlerini gördü ancak artık buraya yazmak istemiyor. 
            galiba buraya kadardı, sen ve şarkıların her zaman benimle kalacak ancak burası için yolun sonu gibi. belki kabuk bağlamış yaralar tekrardan kanarsa ya da burayı hatırlatacak herhangi bir şey olursa ve ben o an yine valse* dinlersem tekrardan gelirim ve sana her zamanki gibi içimi dökerim. 
Reply

sezeninmisrasi

her geçen dün bir önceki güne, 
          her geçen hafta bir önceki haftaya,
          her geçen ay bir önceki aya,
          her geçen yıl bir önceki yıla
          ve bunlarla birlikte
          hep geçmiş yıllara özlem duyuyorum.
          her anım özlemekle geçiyor. 
          geçen yılı da, geçmiş yıllarımı da çok özlüyorum. 

sezeninmisrasi

önce günler haftalara,
            sonra haftalar aylara,
            ve aylar yıllara.
            kaç bahar, kaç kış.
            ama yokluğun hep diri. 
Reply

sezeninmisrasi

merhaba evgeny, dağınıklığımla geldim sana. birkaç gün öncesinde yazdıklarımı sonra aktaracağım buraya. bugün ise biraz ben ve gözyaşı. 

sezeninmisrasi

dünyanın en zayıf insanıyım, öyle zayıfım ki. duygularımın ağırlığı altında eziliyorum her defasında ve her defasında çöküyor ruhum, bedenim küçülüyor sanki. acıdan ibaret oluyorum kaç gecedir. ruhumun gözyaşları tükeniyor. nefesim bile boğazıma batıyor. bazen öyle acıyorum* ki kendime. bazen öyle tahammülsüzleşiyorum ki kendime. ve bazen öyle kanıyorum ki en derinden. her defasında yine aynı yerlerden. ve tabii bazen yeni açılmış yaralarla birlikte, daha çok kanıyorum. ne yaralarım ne de ben doğru düzgün kabuk bağlıyoruz. evgeny, bugünlerde ben; bir hüzün, bir acı ve bir iç çekiş*. bugünlerde ben; uykusuz ve mutsuz. kendime yetemiyormuşum artık, fark etmem uzun sürdü. şimdi ise, nerede o eski neşem, nerede sevinçlerim ve ben neredeyim.
Reply

sezeninmisrasi

girdap.

sezeninmisrasi

evgeny, bazen hayat öyle bir yerden vuruyor ki. hiç beklemediğin bir anda. sanki bir dalga gibi, savuruyor ve sonra seni içine çekiyor. çırpınıyorsun ama çırpınmak işe yaramıyor ve sen çırpındıkça boğuluyorsun.
            *keşke dağınık bir kadın olmasaydım. keşke cümlelerim benim kadar eksik ve yarım olmasaydı. ve keşke.
Reply

sezeninmisrasi

kayboldum ve boğuluyorum, beni kurtaracak kimse yok. girdap olmuşum, kendi kendimi içime çekiyorum.
Reply

sezeninmisrasi

yükümü hafifletmeye geldim. evet yazınca bazen biraz da olsa yükümün hafiflediğini düşünüyorum, belki de sanıyorum. hem senin sayende hem de içimdekilerin yazıya dönüşmesiyle. acaba diyorum seni o gün dinlemeseydim nasıl olurdum. yine yazardım kesin ama yarım yamalak olurdu cümlelerim. anlatmazdım belki de. ya da anlatırken eksik olurdu bazı yerler. ilhâmım olmazdı belki de. ya da olsaydı da senin kadar etkilemezdi ve ben yazarken duygularımı pek de ifade edemez bazen de hissedemezdim. bugün ayın yirmi dokuzu. ama daha benim bir şeyler anlatmam için çok erken gibi. beklemeliyim. gelmekte olanları. 

sezeninmisrasi

ahmet çakar'ın da dediği gibi, bu geceyi bu hâle kim getirdiyse Allah belasını versin 
Reply

sezeninmisrasi

hislerim keskin bir bıçak gibi, sürekli yaralıyor beni. 
Reply

sezeninmisrasi

fark ettiğim şeyler ile farkında olmadığım şeyler. 
            fark ettiklerim aslında birer yanılmaca, birer aldatmacaydı. kendi kendimi buna inandırdım. doğrusunu söylemek gerekirse kendimi kandırdım. hoş, ben hep kendimi kandırırım, inandırırım. "en olmayacak şeylere inanmak" gibi kötü bir alışkanlığım var.
            sevgili evgeny, farkında olmadıklarımın farkına vardığım için biraz dehşet içinde biraz da hüzünle karışık dalgalı bir ruh hâline büründüm bu aralar. tanıdığım insanların değişmesine şahitlik etmenin verdiği huzursuzluk da cabası. 
Reply

sezeninmisrasi

merhaba evgeny, birkaç gündür yazıp yazıp siliyordum. cümlelerimin dağınıklığıyla uğraşıyordum sürekli. şimdi o dağınıklığa son vermek için yazıyorum. 
          bugün artık* günmüş. artık gün demek hoş gelmedi bana, çok özel bir gün bence yirmi dokuz şubat. yine sana geldim ve yine valse* dinliyorum. kendimi bir yerlere ait hissetmiyorum artık. hissettiğim günler çok uzak şimdi.
          adını bir türlü koyamadığım okyanusta, boşluk denen gemide oradan oraya sürükleniyorum. dalgalar, eskiler kadar hoyrat. acılarım dün gibi taze. gülüşlerimdeki eksiklikler gittikçe artıyor. ruhum desen, acı ve boşluk içerisinde. evgeny, bugün ben yine bir şeylerden vazgeçtim. istediğim birkaç şey kalmıştı, onlara inancımı da kaybediyorum yavaş yavaş. toparlanmak istedikçe daha da dibe batıyorum sanki. çırpınıyorum. sadece çırpınıyorum. 

sezeninmisrasi

her ayın yirmi dokuzlarını hatırlatan post olarak kalacaksın gözümde. 
Reply