Hiç görmediği, duymadığı, bilmediği, hayatına girmemiş
birine hasret duyabilir miydi insan? Eğer bunu hissetmeseydim hayır cevabını verirdim. Misal vermem gerekirse; gece yatağıma yattığımda bana huzuru bahşeden kollarının arkamdan belime dolandığını hayal ederken buluyorum kendimi. Böyle sıcacık, güven veren kollarını her gün düşünüyorum. Hayatıma girmemiş, hatta varlığından bile emin olmadığım bu kişiyi her gün her an hayallerime dahil ediyor, onunla beraber yapacağım şeyleri düşlüyorum. Ve yine yattığım zaman belimi saran kolların sıcaklığını hissedememek; kendimi boşlukta ve yalnız hissetmeye itiyor. Bazı günler onun -belki de hayali olarak düşlediğim kişinin- yokluğu kalbimde bir şeylerin kopmasına, ağlamama sebebiyet veriyor. Bazen içimden sesleniyorum ona -eğer varsa- belki ruhu duyar diye. Gel diyorum, gel de dindir bu hasreti, hazırım ben senin için herşeyi karşıma almaya, sen yeter ki gel diyorum. Belki çok saçma ve acizce buluyorsunuz bu hislerimi, inanın ben de yaşamasaydım saçma bulurdum...