"Bu aşkın yalancısı sahiden senmişsin." diyorum. Yutkunuyorum. Nefesleri yankılanıyor kulağımda. Bu dahi ağlatıyor beni, huzurlu bir yandan da. "Lakin artık, aldatanı yalnız ben değilim. Göğsünde zambağım, boynunda yüzüğüm var. Yine de başkasının kollarındasın, kim bu aşkın aldatanı, sen söyle, aşkım" Jeongguk'a gerçekleri fısıldıyorum lakin gerçekler ondan çok benim canımı yakıyor. Tüm acımasızlığımı takınıyorum lakin asla onun acımasızlığının yanından dahi geçemiyor. "Dalgın bir ölüyüm karşında." diyorum. Jeon Jeongguk, benden ikinci kez ayrıldığında da tek kelime etmiyor bana. "Mezarımın önünde mendilini düşürsen, kalkıp verirmişim gibi. Öldüğümü unuturum. Öyle bir dalgınım, öyle bir âşığım sana." Fısıldıyorum. Canım öyle yanıyor ki, ağrıyor her bir yanım. Canımın ağırlığını taşıyamıyorum. "Güzel gidişler sana, en güzel gidişler sana. Zambaklar sana, sevgilim."