garfieldbey

no smoking 

garfieldbey

çok içmişti. kapıyı açtığım an ayakta duramayıp üstüme düşecek kadar çok. taşıyamadım içeri, kalkamayacak kadar yorgundu. yığıldık olduğumuz yere. keskin alkol kokusu yüzümü ekşitmeme neden olurken sarhoş olmasını gerektirecek birkaç sebep arıyordum. dakikalarca kapının önünde oturduk,kollarımda o ve anlamaya çalışıyordum. “sevgilim, ne oldu?” diye sorduğumda başladı ağlamaya. eski sevgilisini unutamamış meğer. biliyordum ilk aşkıydı. çocukluğuydu. kim beraber büyüdüğü birini kaybetmek isterdi ki? “ah be” diyordu. “ah ulan” diyordu. bağıra bağıra bana eski sevgilisini nasıl özlediğini anlatıyordu. “içince unuturum sandım, gerekirse çocukluğumu. ama içtikçe daha da çok hatırladım. gülüşü gitmiyor aklımdan, özledim, özlüyorum,” dinledim. sustum. 

garfieldbey

“..doya doya sarılamadım hiç” dediğinde başladım onunla birlikte ağlamaya. durdu ve sordu bana “sen neden ağlıyorsun şimdi?” göz yaşlarım arasında gülümsedim, “benide böyle sev isterdim” diyemedim. söyleyebildiğim tek şey “hadi kalkta yatırayım yatağına.” olmuştu. başını sallayarak kollarını yasladı omuzlarıma ve yüzünü gömdü boynuma. yatağına yatırdım. “bırakma beni hazal” diye fısıldadığında yanında olduğumu, hiç gitmeyeceğimi söyledim. ancak bir yanlış vardı, fısıldadığı isimin sahibi değildim. ona rağmen; sigaram eşliğinde başında bekledim tüm gece.
Reply