“Kırlangıç Çiğ ve Kırağı” ismi, yalnızca bir başlıktan ibaret değildir; kitabın ruhunu taşıyan bir metafor bütünüdür.
Kırağı, “kırlangıç” kelimesinin ilk üç harfinden; çiğ ise son harfinin tersten okunuşundan doğar. Böylece iki kelime, tek bir kuşun kanadından ayrılan iki zıt ama aynı kökten gelen parçayı temsil eder.
Kitabın iki karakteri de tıpkı bu isimler gibi aynı kaynağın farklı yansımalarıdır: Biri çiğ gibi, sabahın ilk ışığında bile yok olabilecek kadar kırılgan fakat bir o kadar da saf ve keskin. Diğeri kırağı gibi, soğuğun sessizliğinde şekillenmiş, dokunduğunda keskinleşen ama güneşle birlikte çözülmeye mahkûm.
İkisi de soğuktur; ama soğuklukları aynı kökten filizlenen iki ayrı hikâye barındırır.
Birbirlerine dokundukça çözülürler, uzaklaştıkça donarlar.
Kırlangıç ise onların üzerinde dolaşan büyük semboldür:
Denizciler için “eve dönüşün müjdesi”,
Kırlangıç balığı için “özgürlüğün suya yansıyan gölgesi”,
Gökyüzünde ise hiçbir sınırı kabul etmeyen hafifliğin işaretidir.
Bu kitapta kırlangıç, hem yuvaya dönüşü, hem kaçışı, hem de özgürleşmenin bedelini simgeler.
Çiğ ve kırağı, kırlangıcın gölgesinde birbirlerine yaklaşırken; aslında kendi içlerindeki karanlıkla, kırılganlıkla ve buzla yüzleşirler.