Aşıklar ölmez, bilirsin. Hayat, yürüdüğün o yollarda yarım kalmışlıklarını bir urgan gibi gırtlağına düğümletecek, yutkunamayacaksın. Sırtındaki hançerlerin hiçbiri, sevdiği dilden gelen sözler gibi yakmayacak canını. Artık yaşayamam sanacak, yaşayacaksın. İnsanı hep zannettiklerinden vururlar, bilirsin.
Ayakların kanayana dek aradığın ne varsa, aramaktan vazgeçtiğin o gün gelecek ayaklarına, yüzüne bakmaya mecalin kalmayacak.
Her gün sarıldığın o boşluğun yokluğu, kaburganda sizlayacak korkma, öldürmez. Dünlerin yarınlarından hep güzel olacak. Geçmiş omuzlara yüktür, bilirsin. Yaş aldıkça saçların ağaracak. Kader deyip duracaksın göğsünde sancıyan o öksüz yaraya. Canını yakacak koskoca dağları aşıp o küçük göğsünde sanciyan o öksüz yaraya. Canını yakacak koskoca dağları aşıp o küçük tümsekte düşüşün.
Dört duvar konuşmayacak, incinecek tarumar edeceksin ellerini, et. Ama kaldır başını yürü. Bazen insanı Tanrı kurtarmaz, bilirsin.
Sonra birden, yok olmaya başlayacak dünyanın geri kalani ve sen var olduğunu zannettiğin şeylerin aslında bir yanılsamadan ibaret olduğunu göreceksin. Günler akıp gidecek, acımadan yakıp gidecek. Yakalamaya çalıştıkça kaybedeceksin her şeyi.