Öncelikle yanımdaki kadına aşık falan değilim ve aşk bankı saçmalığını hangi zekinin bulduğunu düşünüyorum. O da bana aşık değil ama o garip gözlerini kocaman açarak bana baktığı için şu an bir şeyler yazmak zorundayım. Yoksa eve gidene kadar başımın etini yer. Tanrım, çok konuşuyor.
Menekşe gibi kokuyor ve kokusu şu an rüzgar yüzünden ciğerlerimi tıkadı. Garip gözleri, sivri bir dili var. Güzel. Gerçekten güzel. Mükemmel bacakları var, elleri de hoş. Ama onda beni rahatsız eden bir şeyler var ve bunun görünüşüyle bir alakası yok. Saf gibi, ama saf değil. Fazla affedici. Ona bana şöyle kocaman gülümsememesi için her şeyi yaptım. Yine de kocaman gülümsüyor. Problemli biri. Turuncudan nefret ediyor, karanlıkta kalamıyor, yemek yemiyor, geceleri uyumuyor, çalıyor... Başımı çok fena ağrıtıyor.
Yine de o küçük parmaklarını alnımda gezdirmeye başladığında baş ağrım geçiyor. Onun gitmesini istemiyorum. Gitmez de zaten. Uykularımı ona yemek yapmam için bölse de, başımı şişirse de onunla yaşamaktan memnunum ve bunu kimseye söylemedim. Gitmeyeceğinden emin olmak sanırım içimi rahatlatıyor. N'aparsam yapayım o gitmez.
Buraya gelirken bahçedeki adamların önünde o lanet beyaz bikinisiyle gezmemesi için havuzun suyunu boşalttırdığım için bana söylenmelerini dinlemek zorunda kaldım. Muhtemelen giderken de bunun hakkında söylenecek. Yorucu biri.
Her neyse, hala hevesle yazmaya devam ediyor ve boş gözükmemek için saçmalıyorum. Aşk bankı da zarfı da aşk gibi koca bir saçmalıktan ibaret.
K.