hayaalikarakter

Aslında zamanın ilerisi diye bir şey yoktur. Gerisi vardır. Bizden alıp götürdükleri ve bize kalanlar. Acının merkezi zamandır ve ne zaman yarım kalanı unutursan hatırladığında o acının merkezinde kalırsın. Hissettiğin yalnızca kalp sancısı değil tüm ruhunun ateşe basılmış şişlerle dağlanması gibidir. Son bulması için yalvardıkça ikiye katlanır acın. Bizden alıp götürdüklerini bilmem ama bize kalanlar dağlanmış bir ruhtur. Yanksı kokusunu hep hissedersin, acı belki bir gün diner ama elini her attığında ruhundan kara bir leke bulaşır. Bu da belki zamanın bizden götürdükleridir. Her halükarda zamana karşı asla kazanamayız. Zaten zamanda böyle bir yarış içinde değildir. Mutlak son budur bence, tüm ruhun kömüre bulanmış hali.. Her dokunduğunda yavaş yavaş yok olur. Ölü değildir ama diri de sayılmaz artık.

hayaalikarakter

Aslında zamanın ilerisi diye bir şey yoktur. Gerisi vardır. Bizden alıp götürdükleri ve bize kalanlar. Acının merkezi zamandır ve ne zaman yarım kalanı unutursan hatırladığında o acının merkezinde kalırsın. Hissettiğin yalnızca kalp sancısı değil tüm ruhunun ateşe basılmış şişlerle dağlanması gibidir. Son bulması için yalvardıkça ikiye katlanır acın. Bizden alıp götürdüklerini bilmem ama bize kalanlar dağlanmış bir ruhtur. Yanksı kokusunu hep hissedersin, acı belki bir gün diner ama elini her attığında ruhundan kara bir leke bulaşır. Bu da belki zamanın bizden götürdükleridir. Her halükarda zamana karşı asla kazanamayız. Zaten zamanda böyle bir yarış içinde değildir. Mutlak son budur bence, tüm ruhun kömüre bulanmış hali.. Her dokunduğunda yavaş yavaş yok olur. Ölü değildir ama diri de sayılmaz artık.

hayaalikarakter

Günün doğmaya başladığı bir gün daha. Gözlerimde hafifte yanıksı his.. baze ağlamış, bazen gülümsemiş, çoğunda düşünmüş bir günün sonu daha. Doğan güneşe gözümü kapattığım, kapattığım gözlerin ardına sakladığım acılarım... İşte, her şeyin bitip yeniden başladığı bir gün daha. Gündüz mü gece mi belli olmayan, kulağımda hafif çalan bir müzik, ılık ılık esen rüzgar ve kuş sesleri.. saydıklarımın arasında beni huzura kavuştutacak olan tek şey gözlerimi kapatmam olacak. Hak eden herkese verdiğim hakkı kendime vermediğim bir gün daha, başlıyor mu bitiyor mu belli olmayan, gömüyor mu çıkarıyor mu belli olmayan koca bir gün daha. Günün tam olarak neresinde olduğunu bilmediğim, iyi geceler mi yoksa günaydın mı demeliyim diye düşündüğüm bir gün daha. Ne sonu belli ne başı. Gözlerimi kapattığımda son mu olacak yoksa bir başlangıç mı.. Boşver, nasıl olsa gün tüm ağırlığyla üzerimde. Uyurken göz kapaklarımda, uyanıkken omuzlarımda.

hayaalikarakter

İmrenerek baktığı hediyelerden gözlerini kaldırıp etrafta gezindirdi minik kız. İçinde sönmeyen bir kıskançlık duygusu esiri altına almıştı onu. Aslında biliyordu, hiçbir zaman o hediyelere hatta herhangi bir hediyeye sahip olamayacaktı. Önemli olan o hediyeler de değildi doğrusu. Önemli olan onların babasının aldığı hediyeler olmasıydı. Karşısındaki hafif tombul kızın gözleri ışıl ışıl bakarken, onun gözleri sis bulutuyla kaplanmıştı. Hiçbir zaman babası ona hediye bir kıyafet almayacaktı veyahut çok sevdiği o barbie bebeklerden. Aslında bakarsanız o bebeklere çocukluğunun hiçbir döneminde de sahip olmadı. O minik kız benim. Kursağımda kalmış hevesim o hediye poşetlerinin içinde yitip gitti. 
          

hayaalikarakter

Yağmur tüm sertliğiyle cama çarpıyordu. İşte şimdi her şey tamamdı. Odadaki hafif karanlık, tüm şiddetiyle cama vuran yağmur ve içimde ilacı olmayan bir acı. Yarım kalmışlığın verdiği hissiyat içimdeki derin acı çukuruna kürekle ateş atmaya yetiyordu. Acı tüm iliklerime işlemiş, gözlerimdeki kılcalları bile doldurmuştu. Zihnim sonunda kendini yitirip düşünmeyi bırakmıştı. Tık tık tık, minik patiler kucağıma tırmanmış kıvrılıp uyumaya geçmişti. Koca hayatta sahip olabildiğim tek canlı oydu. Terk edilmediğim, darbe almadığım tek canlıydı o. Sahip olabileceğim bir kalbim bile yokken onu da bu ilacı olmayan acıya mahkum etmiştim. Kendimi de bu karanlığa mahkum ettiğim gibi. Herkes gibi bende kendimi terk edip kış ortasında yapayalnız bırakmıştım. Akıtabilecek gözyaşımın bile olmaması içime ateş dolu bir kovanın sere serpe dökülmesinden farklı değildi. Yanlızlığın çaresi çokluk da değildi. İnsan çoklukta da yanlız kalabilirdi. Hem hissiyatta hem filiyatta asla tam olmamıştım. Olamayacaktım da. Tüm hayatım bu karanlık odada başlamış, burada da yalnız başıma yok olacaktım. Hiç var olmamış gibi.. Tek bir iz bile bırakmadan yitip gidecektim...