bahçenin en görkemli ağacının, en nadide yaprağı. en çok güneş alıp yağmur damlalarının hepsine ev sahipliği yapan, herkesin koparıp kenara attığı. hepimiz hayat ağacının en nadide yaprağıyız güneş almasak ya da yağmur damlalarını hiç görmesek bile. güneş çiçekleri hepimize açmasa da, bulutlar bize gülmese de alçaklığımızdan, hepimiz aynı ağacın yaprağıyız. son günlerde tüm yaprakların canı sıkılıyor, nedendir acaba? nedendir, nedendir ki ağaç kökleri çürümeye başlamıştır, aptal ağaç! nasıl bizi koruyamaz? nasıl bize yetemez? en üstteki yaprak hiç solmuyor benim gibi, hatta, iki dal üstümdekiyle en alttaki yaprak arasında öyle bir mesafe var ki, görünce yerimden sökülüp kenara atılmak istedim. en üstteki yaprak olmak istedim. en üstteki yaprak olup bir cam fanusta saklanmak. bulutları görmek, güneşe selam vermek, su damlalarıyla flörtleşmek, rüzgarı solumak. bir sabah, solmaya yakın olduğum bir sabah, fark ettim ki: en nadide yaprak uçamıyor, kopamıyor dalından. rüzgara ağır geliyor nadide olan. kökü o kadar sağlam, o kadar derin ki rüzgara karışamıyor. kızılötesinde bir yerlerde rüzgarı soluyor ve çürümenin kendisini vuracağı zamanı şehvetle kolluyor.