24.10.17
Değişen tek şey başka günlerin varlığı ve güneşin tekrar tekrar batmasıyken, kararan yalnız gök olsun istedim. Zihinlerin ve kalplerin kirliliği, boğazlarımı yakan, beni öksürük krizlerine sokan ve nefes almamı zorlaştıran atmosfere dahi bulaştı; varlığı, solunan her havada ciğerlerimize karıştı.
Ama istemedim, ruhlarımızın her gün daha da kararışını izleyemedim; filizlenenlerin tohumdan ziyade nefret olduğunu, içlerimize kök salan umursuzluğu ben gizleyemedim. Tüm bunları görmek istemedim, karmaşık durumların varlığını, ayrılması gereken çarpanları bilmek istemedim. Kalplerde boş doluluğu, zihinlerde menfaati gördüm; belki de şartlar hafif, ciğerlerim yalnızca hassastı. Ve belki gördüğüm çıplak ayaklar, kambur sırtlar, betonlarda uyuklayan bedenler ve kaldırımlarda emzirilen bebekler, yalnızca hassastı. Belki savaş yalandı, belki yıkım yoktu ve belki de tüm bu kaos gülüp geçmemiz gereken aptal şakalardan biriydi. Belki tüm bunlar kuruntuydu, belki dünya fazla aydınlıktı -ki kör olmuştuk.