hellofdevilish

Uçtuğumuzu düşünürdüm Sayın Nietzsche, düştüğümüzü fark edene dek. İnsanların insanlardan, hayatların avuçlardan düşmesi gibi kaçınılmaz ve üzerinde duruldukça ağırlaşan bir yük bu, bilirim. Ki siz gibi olmayı dilerdim: sırtımdan çıkardığım hançerleri saklamak ve sahiplerine şükran sunmak. Hamurunuza şekil veren elleri -kılıç tutsa da- kutsamak ne büyük bir asilliktir. Yontulan heykellerimize inen çekiç darbelerine küfretmek anlamsızlaşırdı o vakit. Lakin acısızlığın bağımlısıyız. Ve yüksekten de delicesine korkuyoruz. İfadeniz kafidir elbet: ‘‘Yükseldikçe, aşağıdakiler gözünde küçülüyoruz.’’ Hal böyle olunca nazarımızda acının bir kıymeti kalmıyor. Zihinsel hareketsizliğin ve aleladeliğin gölgesinde mutluluk dileniyoruz. Şu kadim dilencilik hiç bitmeyecek değil mi?
          	        
          	
          	Gerçekler tutunuyor zihnime. Gerçekler Sayın Nietzsche, sırıtmalarımı engelliyor. Unutkanları kıskanıyorum. Bilhassa okuma yazma bilmeyenleri… Gülümsüyorum da içten içe, doluyorken gözlerim. Demem o ki hayat, kılıçtan keskin oyuncaklar tutuşturmuş elime; oynuyor, duramıyorum. Lakin aldanmayınız: ben yaşamayı seviyorum. Oyuncaklarıma rağmen.. Yaralarımı da öyle.. Sadece mutluluğu Sayın Nietzsche, görüp de dokunamamak, fark edip de yaşayamamak var. Melankoli değil bu. Sizin de bildiğiniz üzere, kaybetmenin sunmuş olduğu bilgeliğe dahil olma çabası… Gülünüp geçilesi alt insan dertleri işte. 
          	

hellofdevilish

Uçtuğumuzu düşünürdüm Sayın Nietzsche, düştüğümüzü fark edene dek. İnsanların insanlardan, hayatların avuçlardan düşmesi gibi kaçınılmaz ve üzerinde duruldukça ağırlaşan bir yük bu, bilirim. Ki siz gibi olmayı dilerdim: sırtımdan çıkardığım hançerleri saklamak ve sahiplerine şükran sunmak. Hamurunuza şekil veren elleri -kılıç tutsa da- kutsamak ne büyük bir asilliktir. Yontulan heykellerimize inen çekiç darbelerine küfretmek anlamsızlaşırdı o vakit. Lakin acısızlığın bağımlısıyız. Ve yüksekten de delicesine korkuyoruz. İfadeniz kafidir elbet: ‘‘Yükseldikçe, aşağıdakiler gözünde küçülüyoruz.’’ Hal böyle olunca nazarımızda acının bir kıymeti kalmıyor. Zihinsel hareketsizliğin ve aleladeliğin gölgesinde mutluluk dileniyoruz. Şu kadim dilencilik hiç bitmeyecek değil mi?
                  
          
          Gerçekler tutunuyor zihnime. Gerçekler Sayın Nietzsche, sırıtmalarımı engelliyor. Unutkanları kıskanıyorum. Bilhassa okuma yazma bilmeyenleri… Gülümsüyorum da içten içe, doluyorken gözlerim. Demem o ki hayat, kılıçtan keskin oyuncaklar tutuşturmuş elime; oynuyor, duramıyorum. Lakin aldanmayınız: ben yaşamayı seviyorum. Oyuncaklarıma rağmen.. Yaralarımı da öyle.. Sadece mutluluğu Sayın Nietzsche, görüp de dokunamamak, fark edip de yaşayamamak var. Melankoli değil bu. Sizin de bildiğiniz üzere, kaybetmenin sunmuş olduğu bilgeliğe dahil olma çabası… Gülünüp geçilesi alt insan dertleri işte.