Yaşadıklarını yazamayacak kadar etkilendiğim bir döneme gelebileceğimi hiç bir zaman düşünmezdim, beni hep yazmak kurtarır, bilinçaltımı hep farklı düşünmeye iterdi... Sonra, sonra bir şeyler yaşadım, felaketler oldu, sanki kıyamet koptu ama bu kıyamet zihnimdekinden farklıydı, sadece zihnim ruhum veyahut bedenime zararlı değildi, zira ilk defa olduğum şehire, çocukluğuma, memleketime, insanlarımıza zarardı. Şehrim yıkıldı, zaman durdu, ben durdum. Öylesine denilmiş bir cümle değil, ben o gece durdum ve devam edemedim. Çaresiz kaldım, saatlerce, aylarca, etkisinden cıkamadım o kadar zaman geçti... Yeni bir kitap yazmak istedim, depremle ilgili elim gitmedi, ondan buraya not düşmek istedim. Yazmayı bırakalı 1 yıl oldu ama bu derece yok olduğum hiçbir zaman olmadı. Ufak travmalarınız sonrası rutin yaptığın şeyleri yapma yetinizi bile kaybettiniz mi? Ben kaybettim. Toparlayamadım da sahi ama devam ettim, sınava bile girdim ama bazı hobilerime, hayallerime ulaşmaya çalışmakta daha çok zorlanıyorum çünkü yaşadım ve yaşadıklarım kolay değildi. Unuttunuz, her gün gördüğümüz yıkıntı şehri, sizler unuttunuz. Her gün gördüğümüz cesetlerden sonra olan toz bulutunu siz görmezden geldiniz. Ve en acısı da bunu normal bir şeymiş gibi okuyup geçecek olmanız. Normal değiliz, yaşadığımız bir kitap değil... Ceset, toz bulutu, yıkıntı şehir, kıyamet... Bu kelimeler bir zamanlar hep kitaplarda kullanıldı ama biz yaşadık. Gerçek... Bundan sonra yazarsam, hiçbir normal birinin sanatçı veya yazar olduğunu düşünmüyorum, yine de yazarsam bilinçaltımın hangi kısmından herkesin güzel bulacağı bir kitap çıkar bilmiyorum ama deliren zihnimi yazıya dökmeye geri geldim. Kimsenin fark etmediği gerçekleri işlemeye geldim. Okuyan anlar mı bilmem ama anlatmaya geri geldim. :'/-