neden bu dünyada sevmediğim şey sayısı sevdiklerimden fazla. neden bu kadar kolay üşüyor bu kadar zor ısınıyorum. önceden nefret ederken şimdi neden üşümekten böylesine keyif alıyorum. neden ağaçları bu kadar seviyorum. müthiş bir esrar taşıdıkları için mi. birini seviyor gibi yapmadıkları rol kesmedikleri acaba dedirttikleri için mi. neden saatler hep saat yönünde dönmek zorunda. ya akrebin de yelkovanın da canı çok sıkılmışsa. neden dağ çileği ya da dağ papatyası kalbime şarkılar söyletiyor. neden tüm düzlükler canımı sıkıyor. engebelerdeki bu dik yamaçlardaki tatlı esintiye duyduğum iştah neden. insanlar neden yabanıl otları ayıklayıp toprağından söküyor. bunun çok haklı nedenini biliyorum ama yine de insanlar neden yabanıl otları söküyor. bir şeyin sebebinin makul olması üzmüyor mu insanı yetiyor mu teskin etmeye. neden trafik lambaları üç renkten ibaret. dur bekle geç. çok sıkıcı işte. on yedi renk olsaydı misal biri dans et biri geri git biri düşün biri anneni ara deseydi biri su iç su içmeyi hep unutuyorum çünkü mor bir lamba su iç deseydi bu böbreklerimi çok mutlu ederdi. ya da tek ışık olsaydı. dur deseydi. hiç durmuyoruz hiç durmuyoruz. durmak hepimize iyi gelirdi. neden süt köpüğü öpücük kadar güzel. deniz köpükler kalbimi incitiyor neden. incinmek benim ana dilim mi. peki neden yerleşik hayata geçtik. neden duvar ördük neden duvar ördük neden duvar. neden hep seni aramak geliyor içimden hep beni araman. ne derim şimdi arasam. günaydın, hoşça mı kal. bu kadar. ne diyebilirim ki, ne denir içinde bulunduğumuz durumda. neden içindeyiz bu durumun. dışında olsak ne olurdu. neden sabah sekiz sıfır bir. neden uykum hep sana getiriyor beni. oysa akreplere saygı duyduğumdan ve güveleri kelebek sandığımdan bahsedecektim. neden kaşımın içindeki o küçük beni senden başka kimse görmedi. neden yerdeyken bile irtifa kaybediyorum* seni düşününce. sesin nasıl da boy veriyor içimde. saat sekiz yirmi beş. seni yine arayamadım. beni niye aramadın.