hissizsiyahist

Bazen her şeyin hayırlısını dileyip bazı olayları yaratanın takdirine bırakmak en iyisi oluyor. İçinden çıkamadığımız olayları çok kafaya takmaya başlıyoruz, bunun nedeni ya kendimize yediremememiz ya da çok istememiz. Zaman geçtikçe o şeylerin üzerine daha çok gitmeye başlıyoruz.   Çünkü insanoğlu her zaman zor ve imkansız olanın peşinden gitmeyi tercih ediyor. Kendi kendiliğinden hayatımıza giren faktörleri elimizin tersiyle kenara atıp ulaşılmaz olanın peşinden koşmaya çalısıyoruz ve hayliyle de belli bir süre sonra yorulmaya başlayıp üzülüyoruz. Peki burda suç kimde?
          	Eline geldiğiyle yetinmeyen insanda mı yoksa ona fırsat veren yaratıcıda mı? Eminim ki insanoğlu bu şekilde davranmaya devam ettiği sürece gerçek mutluluğu asla bulamayacak...

hissizsiyahist

Bazen her şeyin hayırlısını dileyip bazı olayları yaratanın takdirine bırakmak en iyisi oluyor. İçinden çıkamadığımız olayları çok kafaya takmaya başlıyoruz, bunun nedeni ya kendimize yediremememiz ya da çok istememiz. Zaman geçtikçe o şeylerin üzerine daha çok gitmeye başlıyoruz.   Çünkü insanoğlu her zaman zor ve imkansız olanın peşinden gitmeyi tercih ediyor. Kendi kendiliğinden hayatımıza giren faktörleri elimizin tersiyle kenara atıp ulaşılmaz olanın peşinden koşmaya çalısıyoruz ve hayliyle de belli bir süre sonra yorulmaya başlayıp üzülüyoruz. Peki burda suç kimde?
          Eline geldiğiyle yetinmeyen insanda mı yoksa ona fırsat veren yaratıcıda mı? Eminim ki insanoğlu bu şekilde davranmaya devam ettiği sürece gerçek mutluluğu asla bulamayacak...

hissizsiyahist

Bazı insanlar yaşamları boyunca kendilerini kandırıyorlar. Hatta başkalarına yalan söylemedikleri kadar kendilerine söylüyorlar. Bunun nedeni ya gerçeklerle yüzleşmekten korkmaları ya da gerçeklerin farkında olup kendilerine itiraf edememeleridir. Hayatları boyunca karşılarındaki insanların davranışlarını ve ağızlarından çıkan sözcükleri kendilerine göre uyarlamaktan vazgeçmezler. Çünkü insanların söyledikleri sözcüklerle yüzleşmekten korkarlar.

hissizsiyahist

İnsanlar çoğu zaman hayatındaki kişilere anlam yükleyemiyor. Hayatımdaki anlamı ne? Hayatımdaki yeri ne? "O olmasa da herşey aynı olur muydu?" İşte en tuzak soru bu. Kimi zaman insanlar bu soruyu kendilerine sorarak hayatının anlamlarını bulabilip gerçek aşka kavuşabiliyor ama bazı insanlar için bunların hiçbiri hiçbir şey anlam ifade etmez. Çünkü onlar bu soruyu kendilerine soramayacak kadar acizlerdir. Sadece kendilerini düşünür ve hayatının önemli faktörlerini farketmezler. Oysa hayatlarına renk katanlar onlardır. Onlar olmazsa hayatları 1950''li yılların siyah beyaz fotoğrafları gibi renksizdir ama onlar ne yazık ki 
          bu durumun farkında dahi değillerdir. Bu durumu anladıklarında iş işten geçmiştir çünkü o insanlar artık onları tanımıyordur. Kim bilir, belki de tanımamayı seçmişlerdir. Hiçbir şey yok, onca şey yaşanmamış gibi yollarına devam etmekten çekinmezler. Çünkü o aciz insanlar da böyle üzmüşlerdi, canlarını böyle acıtmışlardı...

hissizsiyahist

Bu hayattan şunu çok iyi anladım:"Bazı şeyleri yapmayı çok istedikçe takıntı haline getirmeye başlıyoruz. Kimileri takıntılarına ulaşarak onları kafalarından atabiliyorlar ama o diğerleri ise işte onlar o takıntılarının hiçbir zaman gerçekleşemeyeceğini anladıktan sonra üzülüyorlar ve üzüldükçe delirmeye başlıyorlar. Günümüzdeki psikologların asıl işi o insanları o takıntılarından vazgeçirmek ama bunun çok da kolay olduğu söylenemez. Bazı insanlar da psikolog tedavisiyle bile o takıntılarından vazgeçmezler. İşte o inatçı kişilerin gidecekleri son yer akıl hastaneleridir... 
          Bu nedenle ne olursa olsun yapamayacağınız şeyleri çok istememelisiniz yoksa sizin de o hastanelere gidip sakinleştirici maddelerle tedavi görmeniz kaçınılmazdır."