"...O da aynı şekilde konuştukça konuştu. Artık onu dinlemiyordum bile, endişelerimle boğuşuyordum. Ani bir hareketle silahın namlusunu sağ gözümün üstüne, alnıma dayadım. "Hop" dedi Albert silahı elimden alarak, "bu da ne demek oluyor şimdi?" diye sordu. - "Dolu değilmiş ya zaten" - " Öyle bile olsa ne demek oluyor bu?" diye karşılık verdi sabırsızlıkla. "Bir insanın kendini vuracak kadar akılsız olmasını tahayyül dahi edemiyorum; sadece düşüncesi bile tiksinti uyandırıyor içimde"."Siz insanlar" diye haykırdım, "nutuk çekmeye bayılıyorsunuz: bu akılsızca, bu akıllıca; bu iyi, bu kötü! Tüm bunların manası ne? Bir davranışın içsel sebeplerini araştırdınız mı hiç? Bir davranışın neden vuku bulduğunu, neden vuku bulmak zorunda olduğunun sebeplerini bulmayı eminim ki biliyorsunuzdur. Bunu yapmış olsaydınız, basmakalıp fikirlerle konuşmazdınız."..."