ilmagodella

Onunla yeni yıla girdim. Doğum günümde vardı, doğum gününde vardım. Sevgililer günü de kutladık . Varlığını hep hissettim. Girdiği benzinlikten peluş ayıyla çıkarken gördüm ve şimdi bir daha göremeyeceğimin bilincindeyken bilincimi açık tutmam, onsuz yeni bir yıla girmem ve o yeni yılda onsuz doğum günümün gelmesi hatta o kadar onsuzum ki doğmuş olmak bile acı çekmek için bir sebep gibi. 

ilmagodella

Onunla yeni yıla girdim. Doğum günümde vardı, doğum gününde vardım. Sevgililer günü de kutladık . Varlığını hep hissettim. Girdiği benzinlikten peluş ayıyla çıkarken gördüm ve şimdi bir daha göremeyeceğimin bilincindeyken bilincimi açık tutmam, onsuz yeni bir yıla girmem ve o yeni yılda onsuz doğum günümün gelmesi hatta o kadar onsuzum ki doğmuş olmak bile acı çekmek için bir sebep gibi. 

ilmagodella

Diyorlar ki "Tanrı kimseye kaldıramayacağı yükü vermez". Eğer bu gerçekse neden yalnızca mental sağlığımı idare edebiliyorum? Bu gerçekse bedenimin verdiği alarmlar niye? Ebediyen gözlerine sürgün hissetmek, aylar ardı ardasını kesmeden yıllara dönüşmüşken sevende ömürlüğüm sanışımın yakışını kaldıramıyorum. Tanrı adaletsiz mi? Herkese kaldıramayacağı yükler vermiyorsa benim hayatın içinde kalma isteğime rağmen niye bana bu kadar sert yükler bindiriyor? 

ilmagodella

Beklemek için yeterli sebebi olduğunda insan sahi bir ömür heba edebilir mi? Yolların kapalı, içine sinebileceği evin harabe olduğunu bile bile olduğu yerde sayıp aylarca bekleyebilir mi? Ya tüm mesele beklemekse, yani aslında birini değil, sonucu değil kendini bekliyorsa insan? Belki daha mantıklı düşünmeyi ve beklemeyi beklemeyene kadar bekliyorsa, gelmeyeceğini bile bile beklemesinin tek sebebi kendini bulmayı bekliyor olmasıysa? 

ilmagodella

Sınır nerede? Sınırı kim koyar? Beynimde dönüp duran yüzlerce soruya tek bir cevabım bile yok, bu soruların en büyük sebebi sınır koyamadığım için burada dikilip aylarca soluk almadan kafamı kaldırmadan beklemiş olmam.